23 Ocak 2007

ŞARKI SÖYLEMEYİ SÜRDÜR

Her iyi anne gibi Karen de bir bebeğin yolda olduğunu öğrenince, üç yaşındaki oğlu Michael'i yeni bir kardeş için hazırlamaya başlamıştı. Bebeğin kız olacağı anlaşıldı ve Michael annesinin karnındaki kızkardeşine her gün, her akşam şarkı söylemeye başladı. Onunla tanışmadan önce aralarında bir sevgi bağı oluşmaya başlamıştı.
Hamilelik normal bir şekilde gelişiyordu. Vakti gelince, doğum sancıları başladı. Sonra her beş dakikada bir, üç dakikada bir ve her dakika... Fakat doğum anında ciddi bazı sorunlar ortaya çıktı ve Karen'in sancıları saatler sürdüğü halde bebek doğmadı. Bir sezaryen mi gerekecekti? Nihayet çok zor çabalar sonucu Michael'in kızkardeşi dünyaya geldi. Ama çok ciddi bir sorun var gibiydi. Gece yarısı çalan ambulans sirenleri arasında Tenesse Knoxville'deki St. Mary Hastanesi Çocuk servisinin yoğun bakim ünitesine kaldırıldı.Günler geçtikçe küçük kız kötüleşiyordu. Çocuk doktoru
üzgün bir şekilde "Çok az bir ümit var, en kötü son için hazırlıklı olmalısınız" dedi. Karen ve eşi cenaze töreni için mezarlık yetkilileriyle konuştular. Evlerinde
bebekleri için harika bir oda hazırlamışlardı. Oysa şimdi cenaze için tören
hazırlanıyorlardı. Michael, öte yandan anne ve babasına kız kardeşini görebilmek için yalvarıp duruyordu. "Ona şarkı söylemek istiyorum" diyordu. Yoğun bakımdaki iki hafta sanki cenaze töreninin bir hafta sonra olacağını işaret ediyor gibiydi. Michael şarki söylemek konusunda ısrar ediyordu. Ama yoğun bakim ünitesine çocukların girmesi
kesinlikle yasaktı. Ancak Karen kararını verdi. Onu oraya sokacaktı. İzin verseler de vermeseler de....

Eğer kız kardeşini o zaman göremezse bir daha asla göremeyebilirdi.Ona, kendisine oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakim ünitesine soktu. Sanki yürüyen bir kirli çamaşır torbasıydı. Ama başhemşire onun bir çocuk olduğunu anladı ve: "O çocuğu buradan çıkarın. Çocukların girmesi yasak." diye uyardı. Genelde uysal bir kadın olan Karen'in içindeki anne birden güçlü bir şekilde başkaldırdı ve
başhemşirenin yüzüne çelik gibi bakışlarla bakarak: "Kızkardeşine şarkı söylemedikçe buradan gitmeyecek" dedi. Michael'ı kızkardeşinin yatağına götürdü. Savaşı kaybetmek üzere olan küçük kıza baktı. Bir süre sonra şarki söylemeye başladı, saf, temiz kalpli 3 yaşındaki çocuğun pırıl pırıl sesiyle. "You are my sunshine, my only sunshine, you make me happy when skies are grey..." (Sen benim gün ışığımsın,tek gün ışığım, gökyüzü griyken beni mutlu edersin.) Aniden küçük kız tepki verdi. Kalp atışları sakinleşti ve düzenli olmaya başladı. "Şarkiyi sürdür" dedi Karen gözleri yaş dolu. "You never know, dear how much I love you. Please don't take my sunshine
away!" (Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin, sevgilim. Lütfen gün ışığını
benden alma.) Micheal, şarkıyı sürdürdükçe, bebeğin sorunlu, kesik kesik olan solunumu küçük bir kdiciğin nefes alış verişi gibi düzenli bir hale girmeye başladı. "Şarkı söylemeye devam et bebeğim." "The other night, dear, as I lay sleeping, I dreamed I held you in my arms." Geçen gece uyurken, rüyamda seni kollarımda tuttuğumu gördüm sevgilim.) Michael'in küçük kardeşi sakinleşmeye devam etti. Ama bu bir
iyileşmeyi gösteren bir sakinleşmeydi. "Devam et Michael" Şimdi o diktatör tavırlı
başhemşirenin bile yüzü gözyaşlarıyla ıslanmıştı. Karen de coşkuyla şarkıya katildi. "You are my sunshine, my only sunshine. Please don't take my sunshine away."
Ertesi gün, hemen ertesi gün küçük kız eve gidebilecek kadar iyileşmişti.
Women's Day isimli dergi bu olaya "Abinin şarkısının mucizesi" adini verdi. Bilim adamları ise ona sadece "mucize" dediler. Karen ise "sevginin mucizesi" dedi. Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi asla yitirmeyin. Sevgi inanılmayacak kadar güçlüdür.

Dün sabaha karşı kendimle konuştum.

Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
Yokuşun başında bir düşman vardı.
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum
En uzak mesafe:
Ne Afrika'dır,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler,
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan...
En uzak mesafe:
İki kafa arasındaki mesafedir,
Birbirini anlamayan...

Hiç yorum yok: