02 Kasım 2007

:))))))

İSTANBUL Tasarım Haftası başladı...

Galata Köprüsü'nde.

*

Yakışır İstanbul'a...

*

Olimpiyatı yok.

Olimpiyat Stadı var.

3 kilometreyi 3 saatte gidersin...

Formula pisti var.

Baraja ev yapıyorlar.

Çeşmelerden deniz suyu akıyor.

Mısır Çarşısı'nda mısır bulamazsın.

Manifaturacılar Çarşısı'nda plak satılıyor.

Sahaflarda, halı var.

Kapalıçarşı, turistlerin çarşıya çıktığı gün, kapalı.

Akmerkez, mavi.

Şehirlerarası yolcu otobüslerinin yüzde 99.9'u Anadolu'ya gider...

Otogarı Avrupa'da.

Bakırköy, hem bakır, hem köy...

Altınşehir, hem altın hem şehir, gecekondu!

Ataşehir?

Kadıköy'e bağlı.

Ahırkapı'ya gemi bağlanıyor!

Bayrampaşa'nın, adı bayram, kendi cezaevi.


Yedikule zindanlarında konser veriliyor.

Sultanahmet Cezaevi desen, 5 yıldızlı otel...


Topkapı Sarayı.

Çırağan Sarayı.

Dolmabahçe Sarayı.

Garibanın üç kuruşa karnını doyurduğu yerlerin adı da, "simit sarayı..."

Belediye başkanı, muhallebici.

Bostancı'da bostan yok.

Tahtakale'de kale yok.

Tarlabaşı'nda tarla yok.

Etrafta ev mev yokken bakkal dükkánı açan adama şaşkın demişler... Şaşkınbakkal'da ev almak New York'tan pahalı!

Beşiktaş'tan Üsküdar'a geç, 2 kilometre...

Parayla.

Beşiktaş'tan Florya'ya git, 22 kilometre...

Bedava...

*

"Ortasından boğaz geçen, hem Asya'ya hem Avrupa'ya, iki kıtaya basan dünyadaki tek şehir" derler... Çanakkale ne?

*

"Zeynep Kámil Hanımefendi'nin hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz" falan da derler... Halbuki, Zeynep hanımefendi, Kamil kocası.

*

Tarihi hipodromda Ramazan şenliği yapıyorlar...

Türkiye'nin en büyük kumarının oynandığı Veliefendi, şeyhülislam!

*

Soyun buralı mı

başka yerden mi

kız sen İstanbul'un...

neresindensin?

Polonezköy Muhtarı Daniel Ohotski, 5'inci göbek, doğma büyüme İstanbullu...

İstanbul Belediye Başkanı, Artvinli.


Şişli Başkanı Erzincanlı, Eminönü Başkanı Malatyalı, Pendik Başkanı Sakaryalı, Ümraniye Başkanı Balıkesirli, Üsküdar Başkanı Trabzonlu,Kadıköy Başkanı Muşlu, Gaziosmanpaşa Başkanı Kastamonulu... En ünlü restoranı, Konyalı!

Gazi Osman Paşa da Tokatlı'ydı zaten.

*

Depremde, evden çık!

Karda, evden çıkma!

Yağmurda, üst kata çık!

Dolayısıyla...

"Tasarım" dediğin kavram, dünyada en çok İstanbul'a yakışır!

*

Tek pürüz var...

Yabancı konuklara adresi iyi tarif etmek lazım... Çünkü malum, Galata Köprüsü'nü de Galata'da bulamazlar!

Adı Galata...

Kendi Balat'ta.

BU YÜKÜ NEDEN TAŞIYORUM?

Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı. Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk buldu... Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda'nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu. Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı...

Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah'a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı. "Allahım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et."

Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler. İçlerinden biri "Aranızda lens kaybeden var mı?" diye bağırdı. Brenda'nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmişti.

Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa bunları yazacaktı: "Allahım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım..." "BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM" demeyin...

31 Ekim 2007

Her zaman bir neden vardır ...


(efendim bu çok ağır lütfen biraz kesmeme izin ver)



(efendim biraz daha keseyim lütfen o zaman daha iyi taşıyabilirim)

(çok teşekkür ederim efendim)


(şimdi bunları köprü olarak kullanıp karşıya geçin)


Acı yoksa kazanç ta yoktur. Acıyı kabullenin, o zaman gelecek sizin için daha verimli olacak
yaptığınız işin size zahmet, ızdırap verdiğini düşünmeyin, çünkü bu iş ve zahmet için herzaman bir sebep vardır
o halde acı ile karşı karşıya gelmekten çekinmeyin, göğüslediğiniz bu acı için, ileride mutlak bir mutluluk sizindir...

Bir gün,yaşlı bir teyze Bank of Canada’ya elinde bir çuval dolusu para ile gitmiş. Yaşlı teyze ısrarla bankanın genel müdürü ile görüşmek istediğini, bir sürü parası olduğunu ve bankada bir hesap açtırmak istediğini söylemiş. Kavga gürültüden sonra banka çalışanlarından biri teyzeyi alıp genel müdürün ofisine götürmüş. Banka müdürü, teyzeye ne kadarlık bir hesap açtırmak istediğini sormuş. Teyze de parayı masanın üzerine koyarken, 165.000$’ı olduğunu söylemiş. Banka müdürü merak içerisinde bu kadar parayı nasıl biriktirdiğini sormuş teyzeye... Yaşlı teyze ise, tüm parayı BAHİSLER ile kazandığını söylemiş.
Ne tarz bahisler?“ diye sormuş banka müdürü şaşkınlık içerisinde...

Mesela” demiş yaşlı teyze, sizinle 25 000 $’ına testislerinizin KARE olduğuna dair iddiaya girebilirim demiş. Genel müdür gülmeye başlamış ve teyzenin böyle bir bahisi kazanmasının imkansız olduğunu söylemiş. Yaşlı teyze de sormuş o zaman: Var mısın iddiasına?".

“Tabii ki varım”, demiş genel müdür, “Testislerimin kare olmadığına dair seninle 25.000 Dolar’ına bahse girerim demiş.".Yaşlı teyze: “Anlaştık” demiş. “Ancak iddia miktarı olan paranın önemine istinaden,yarın sabah saat 10’da avukatımla gelerek durumunuzu ispatlayacağız”. Önemli DeğilDemiş banka müdürü, kendine güvenerek. O gece banka müdürü evinde panik olmuş ve tüm geceyi aynanın karşısında gerginlik içerisinde,çeşitli yönlere çevirerek falan, tekrar tekrar bakarak testislerinin kare olmadığını ve yarınki bahsi kazanacağını düşünerek geçirmiş . Ertesi gün, sabah saat tam 10’da yaşlı teyze ve avukatı genel müdürün kare testisleri olduğunu belirleyerek 25.000$’ı almak için ofise gelmişler.
Genel Müdür de önceki gün anlaşmaya vardıkları şartlar altında bahsin geçerli olduğunu belirtmiş. Yaşlı teyze, genel müdürden avukatının da şahit olabilmesi için pantolonunu ve herşeyini çıkarmasını rica etmiş; Genel müdür de denilenleri yapmış. Yaşlı teyze, genel müdüre yaklaşıp yakından bakarak dokunmasının herhangi bir mahsuru olup olmadığını sormuş. O sırada genel müdür, avukatın kafasını şok içerisinde bir o yana bir bu yana salladığını farketmiş. Ve avukatın neden böyle bir tepki verdiğini sormuş yaşlı teyzeye..
Teyze de demiş ki: “Muhtemelen, onunla da Bugün saat 10’da Bank Of Canada Genel Müdürünün testislerini elimde tutacağıma dair 100.000$’lık bir bahise girdiğimdendir.

Yine seni özledim.Yine aklım karıştı baba..Özlem aklı karıştırır mı? Bunu öğretmemiştin bana.

Bugün benim doğum günüm.Şimdi sekiz yaşımdayım.büyüdüm erkek oldum ama hala anlamıyorum sen neden yoksun baba.Önlük bana çok yakıştı. Senin hep görmek istediğin gibi pırıl pırıl bir öğrenci oldum ama sen göremedin üzgünüm çok üzgünüm baba...Karlı bir kış günüydü.seni bir tabutun içine koymuşlardı.Yine çok yakışıklıydın. Derin bir uykuya dalmıştın.Çağırdım defalarca seslendim sana,cevap vermedin küstüm sonra.Hani söz vermiştin. Kartopu oynayacaktık ilk kar yağdığında. Hava çok soğuktu ama babannem ağlarken ''oooyyy ciğerim yanıyor'' diyordu.

İnsanın ciğeri nasıl yanar baba?

Çok büyük bir kalabalık vardı.Herkes ama herkes ağlıyordu.Hep bir ağızdan ''ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ'' diyorlardı.Sen şehitsen ölmüş olamazsın.

Ölmediysen nerdesin baba?

Kocaman bir Türk bayrağına sarmışlardı tabutunu.Sen onu hep göklerde görmek isterdin.''Kutsal sevdam bayrağım'' derdin ya hani. Nedense biraz da kıskandım o zaman seni. Affet baba.Peki neden anlamıyorum hala.

Şimdi sen öldün mü? O zaman vatan bölündü mü?

Çok karıştı aklım baba.Vatanı kim bölmek ister ki.Bu büyük günah değil mi? Dedem anlatırdı ya hep ''benim dedem Çanakkale'de şehit oldu vatanı kurtarmak için'' derdi ya...O zaman büyük büyük dedem yok yere mi öldü? neden tekrar vatanı bölmek istiyorlar baba? Hani okula gidince her şeyi öğrenecektim.Bunları neden öğretmiyorlar baba? Bildiğim tek şey var.

O da sen yoksun yanımda.

Annem çok özlüyor seni biliyorum. Babanla gurur duyuyorum diyor. İnsan gurur duyunca ağlar mı? Özleme alışır mı baba?

Peki gurur senin yerine kardeşimi koklar mı? Beni maça götürür mü acaba?

Biliyor musun baba,benim ciğerim yanmıyor elledim sıcak değildi fazla. Hem duman da çıkmıyor. Ama içimde bir yer var. Seni her düşündüğümde orası çok acıyor,sızlıyor,sanki kopacakmış gibi oluyor.Sanki birileri devamlı kalbimi sıkıyor.Galiba sen yokken hep hasta oluyorum baba.

Bu acı nasıl diner? Ellerin ellerimi nerde bekler? Koşabilmek için seninle yollar bizi nasıl özler? Vatanı hangi canavar böler? Onlara senden başka kim dur der?

Gel de anlat bana.Anlat, öğret ki bende şehit olayım baba..

Menşure Şahin

Cansız Hoca

Mustafa Cansız ismi, eğer Trabzonlu değilseniz size pek bir şey ifade etmeyecektir. Fakat onun yetiştirdiği din profesörü, günümüzün parti ideri Yaşar Nuri Öztürk'ü ise bilmeyen yoktur. Trabzon'da bir efsane gibi anlatılan, dini sorulara nükteyle, küfürle cevap vermesiyle meşhur Cansız Hoca, 1990'larda ses kayıtları ortaya çıkan ama varlığı kanıtlanamayan Oflu Hoca'nın aksine gerçek. Karadeniz fıkralarını çağrıştıran dini yorumları da. Mustafa Cansız, 1895-1975 yılları arasında yaşadı. Arapça, Farsça, Çağatayca, Rumca bilgisi, koyu CHP'li olması, akademisyenlere taş çıkarır kültürüyle her yönden farklı bir din adamı. Öğrencisi Prof. Dr. Öztürk'e göre müstesna bir şahsiyet: "Sadece ilim ve irfan birikimiyle eğil, büyük zekası, hayranlık veren esprileri, hálá yararlandığımız öngörüleri ve engin insan sevgisiyle müstesnaydı. Islam adına sergilenen saptırma, uydurma ve yanlışların altını çizer, bunları yaparken övülecek olanı cömertçe över, sövülecek olana müstahak olduğu şekilde söverdi. Bana Kursi derdi ve hep şunu tembihlerdi: Kursi, oğlum layık olandan layık olduğunu, müstahak olandan da müstahak olduğunu esirgemek namussuzluk ve dinsizliktir. Bunu sakın unutma." Bu sıradışı din aliminin hayatı ölümünden yıllar sonra, Kahramanmaraş Sütçü Imam Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Mehmet Günaydın tarafından kaleme alındı.

"Cansız Hoca," Heyamola Yayınları'ndan bu hafta piyasaya çıktı.

ALT-ÜST
Kadının biri fahişeliği meslek seçer, hayatını bu şekilde geçirir. Öldüğünde cenaze namazı için camiye getirilip musalla taşına konulur. Imam, kadının cenaze namazını kıldırmak istemez. Mesele büyür, Trabzon Müftülüğü'ne intikal eder. Müftü telaşlanır. Cansız Hoca'ya haber verilir. Durum izah edilir. Olay mahalline vardığında cenaze namazını kıldırmayan hocayla aralarında şu diyalog geçer.
- Bu kadının cenaze namazını niçin kıldırmıyorsun?
- Hocam bu kadın hayatında hep fuhuş yapmış. Böyle birisinin cenaze namazı kılınmaz.
- Ulan, üstte yatan pezevenklerin cenaze namazlarını kılıyorsunuz da altta yatanlarınkini niçin kılmıyorsunuz?

EDISON CENNETE GIRECEK MI?
Cansız Hoca'nın bulunduğu bir yerde kimlerin cennete gireceği konusu tartışılıyormuş. Mollalardan biri Cansız Hoca'ya:
- Hocam, Edison bütün dünyayı aydınlatan buluşu gerçekleştirdi ama yine cehenneme gidecek.
- Sen Edison'un cehenneme gideceğini nereden biliyorsun?
- O bizim Peygamber'e inanmadı. Onun için cennete giremez.
Bunun üzerine Cansız Hoca, cevap verir: "Bakara suresinin 62. ayetinde şöyle der: Şüphesiz iman edenlerle, Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabilerden kimler Allah'a ve ahiret gününe inanıp salih ameller işlerlerse onların ecirleri Allah katındadır. Onlara korku yoktur ve ezülmeyeceklerdir de. Yani, bu ayette Allah insanlara Allah'a ve ahiret gününe inanıp hayırlı işler yapmaları şartını getiriyor. Aynı ayet Maide suresinin 69. ayetinde tekrar edilmektedir. Sonra büyük álimlerin ekseriyeti iman sahibi oldukları bilinen bir husustur. Ayrıca Edison'un son nefesinde nasıl gittiğini ne biliyorsun?" Ancak adam ikna olmamış. Illa cehenneme gidecek, diye ısrar edince Cansız Hoca sinirlenmiş. Şu cevabı vermiş: "Allah, senin gibi beş milyon eşşeoğlueşşeği cennete koyacağına bir Edison'u koysun daha kárlıdır."

KURAN SAYFALARI
Cansız Hoca'ya yerli yersiz herkes dini sorular soruyormuş.
- Hocam, yeryüzünün her tarafına Kuran sayfaları serilse ve büyük abdest ihtiyacın gelse bu ihtiyacı nerede gidereceksin? Cansız Hoca çok sinirlenerek şu cevabı vermiş:
- Ihtiyaç giderecek yer kalmadığına göre, ağzına sıçmaktan başka çare yok.

HOCA ÇIKTI, MANDALAR YESIN
Cansız Hoca, vali ve üst düzey bürokratlarla bir yemeğe katılır. Hocaların çok yemek yemesiyle ilgili bir fıkra anlatılır: "Hoca ile manda bostana düşmüş. Görenler, hangisini çıkaralım demişler. Kimileri mandayı çıkarın o çok yer demiş, kimileri de yok hoca daha fazla yer onu çıkarın demiş." Fıkrayı dinleyen Cansız Hoca masadan kalkmış, bir kenara oturup sigarasını yakmış. Masadakilerden biri Cansız Hoca'ya, "Hocam niçin kalktınız" diye sormuş. Cansız Hoca şu cevabı vermiş: "Hoca çıktı mandalar yesin."

OKUNAN DUA ÖLÜ RUHUNA GIDER MI?
Izmirli avukat dava için Trabzon'a gelmiş. Sohbet esnasında, okunan duaların ölünün ruhuna gidip gitmeyeceği tartışılmış. Avukat, okunan duaların ölülerin ruhuna gideceğine inanmıyormuş. "Seni ancak Cansız Hoca ikna edebilir" demişler. Hocanın tavla oynadığı kahveye gidilmiş. Adam sorusunu yineleyince, aralarında şu diyalog geçmiş.
- Elbette gider.
- Peki nasıl gider?
- Senin anan, hanımın, kızın var mı?
- Var.
- Nerede oturuyorlar?
- Izmir'de.
- Senin ananı, avradını, kızını s...
-(Adam sinirlenerek hocanın üzerine yürümüş) Ne biçim konuşuyorsun sen?
- Niye sinirleniyorsun? Duaların buradan ahirete gittiğine inanmıyorsun da, küfürlerin buradan Izmir'e gittiğine niye inanıyorsun?

Sevgi

Rahip mezarlıktaki işini bitirmek üzereydi . O anda elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam : ' Onu ne kadar çok sevdim .' diyerek çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı . Yaşlı adamın yaşlı sesi törenin asil sessizliğini bozmuştu . Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar şok olmuslardı , utanç içindeydiler . Yetişkin çocukları alı al moru mor babalarını yatıştırmaya çalıştılar : 'Tamam , baba . Seni anlıyoruz .' Yaşlı adam gözlerini dikmiş kazılan mezara yavaş yavaş inen tabuta bakıyordu ...

Rahip törene devam etti . Törenin sonunda , aile bireylerini ölüm töreninin kapanışı olarak tabutun üstüne toprak atmaya çağırdı . Yaşlı adam hariç hepsi sırayla toprak attılar . Yaşlı adam hala : 'Onu ne kadar çok sevdim' diye sesli sesli konuşuyordu . Kızı ve iki oğlu konuşmasını engellemek istediler , ama o devam etti , 'Onu sevmiştim !'

Kalabalık mezarlığı terk etmeye hazırlanırken , yaşlı adam gitmemekte direniyordu . Gözlerini mezara dikmiş bakıyordu . Rahip yaklaştı : 'Kendinizi nasıl hissettiğinizi biliyorum , ama gitme zamanı geldi . Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız .' dedi . Yaşlı adam çaresizlik içinde bir kez daha 'Onu ne kadar çok sevdim .'diyerek söylendi . 'Beni anlamıyorsunuz ,' dedi rahibe 'ama ben bunu ona sadece bir kere söyleyebildim .'

Zil çalmadığı sürece zil değildir .

Şarkı söylenmediği sürece şarkı değildir .

Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır .

Sevgi insanlara verdiğiniz sürece sevgidir ...

--
GÜLÜŞLERİNİZ GÖZLERİNİZE IŞIK OLSUN.
DIŞ POLİTİKA

Abdullah Gül, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturunca,bürokratları çağırmış ve "Bana, ülkelerin dış politika anlayışları hakkında bir rapor hazırlayın" demiş. İki gün sonra bir dosya getirmişler önüne. Bakmış,içinde tek bir yaprak ve üzerinde 10-15 satır yazı. Şaşırmış
önce ve "Bu ne?" der gibi dudaklarını büzmüş, sonra okumuş.

"Suudi Arabistan'ın Riyad şehrinde, farklı ülkelerden gelen bir turist grubu, bir dinlenme yerine giderek buz gibi kola ısmarlamışlar. Kolalar gelince bardaklarında birer karasinek olduğunu farketmişler.


İNGİLİZ,
başka bir bardakta yeni bir kola istemiş.

İSVEÇLİ,
aynı bardakta yeni bir kola istemiş .

FİNLANDİYALI,
sineği bardaktan çıkardıktan sonra kolayı içmiş .

RUS
, kolayı sinekle birlikte içmiş .

ÇİNLİ,
sineği yemiş, kolayı içmemiş .

YAHUDİ,
sineği yakalayıp Çinli'ye satmış.

JAPON,
değerlendirilmek üzere, sineği Tokyo'ya göndermiş.

YUNANLI,
kolanın yarısını içtikten sonra itiraz ederek yeni bir kola istemiş.

NORVEÇLİ,
kolayı içtikten sonra bardaktaki sineği balık yemi olarak kullanmış .

İRLANDALI,
sineği ezip kolayla karıştırmış ve İngiliz'e içirmiş.

AMERİKALI,
5 milyon dolarlık tazminat davası açmış. Arabistan hükümeti, özür dileyerek, 10 milyon dolar tazminat ödemiş.

Bakan
, bıyık altından gülerek rapordan hoşlandığını belirtmiş. "İyi, güzel de, bu turist
grubunun içinde bizden biri yok muymuş?" diye sormadan edememiş. "Varmış efendim" diye
cevaplandırmışlar. Bakan devam etmiş, "Peki, o zaman, O ne yapmış?". Bürokratlar biribirinin yüzlerine bakmışlar. İçlerinde en tecrübeli olanı, bir adım öne çıkıp,
cevap vermiş
,

"TÜRK, olayı şiddetle kınamis
.

itiraflar

İşte benim kızım!
İlk yemeğe çıkışımızda cep telefonu çaldı. Elini çantasına attı. Kurcaladı, kurcaladı. Telefon uzun uzun çalmaya devam ediyordu. Bir türlü bulamadı. Sonra o güzel cümle döküldü dudaklarından: 'Evde mi bıraktım acaba?'
Onun tam aradığım kız olduğuna karar verdim. :-)
angelus77

Anneler Kutsaldır
Bir alkış da birbirlerine ana avrat küfür eden iki kişinin arasına girip ikisine de birer tokat atan ve "Analar kutsaldır, analara küfür etmeyin, o. çocukları!!" diyen Karadenizli ağır abi hemşehrime lütfen.
mrtbl

Nereye?
Sabah sabah durakta dolmuş beklediğimi gören ve pek muhabbetimiz olmamasına rağmen beni arabasına alan yan komşumuza bir teşekkür ediyorum. Yolda yanımızdan hızlıca geçen arabaya "Nereye gidiyosun ulan pezevenk?" diye bağırmasını kınıyorum. Ama üstüne alınıp
"şehir merkezine abi" diye cevap veren kendime de büyük bir alkış istiyorum...
tipsytipsy

Bilinçli tüketim, bilinçli üretimle olur 18.000 YTL kredi kartı borcum olduğunu öğrenen babamın ilk tepkisi;
"Keşke korunsaydım". :-)
bendemiüyeolsam

6. His
6. His filmini izledin mi dedim. Hayır ama çok övdüler dedi. Bende filmin CD'si var, istersen vereyim izle, ben de çok beğendim dedim.
-Şimdi izlersem bir şey anlamam, ilk 5 tanesini izlemem lazım önce dedi.
Sustum. Gülmedim bile. Artık görüşmüyoruz.
cryangelll

Öncelik
Evlenmeyi düşündüğü erkek arkadaşının ''benden önce biriyle oldun mu?'' sorusuna, ''buraya gelmeden önce mi?'' cevabını vererek evlilik umutlarını magmalara atan hatunun gerçek sarışın olduğunu söylememe bilmem gerek kaldı mı?
Milah76

Çaylar demli olsun
Geçenlerde köyde komşunun evinin önünden geçiyordum. Yaşlı amca hanımına şöyle dedi: "Hanım suyu ısıt; olursa olur olmazsa çay demleriz."
Hala gülmekteyim.
11sefa

Maalesef Kaybettik
Aniden fenalaşan annelerini apar topar hastanenin acil servisine taşıyan, ancak yarım saat sonra doktorun "maalesef annenizi kaybettik" demesiyle annelerinin öldüğünü öğrenemeyen(!) bunun yerine "ulan nasıl kaybedersiniz koca kadını daha demin buradaydı!" deyip doktoru bir güzel döven komşularım var duyurulur...
sazansuzan

Ramazan geldi
Her zaman canım, aşkım diyen kocacığım Ramazan geleli beri, orucu bozulmasın diye bana ''kanka'' diyor ya...
uglyteacher

Danger
Önümüzde ilerleyen tankerin üzerindeki 'DANGER' yazısını görüp de "Allah'ın akıllısı, tanker yazacağına danger yazmış" diyen ve arkasından kahkahalarla gülen teyzemi nerelere göndersem acaba?
zübittin

Efendi Çocuklar
Lütfen bir alkış da benim anneme zira kendisi geçen gün televizyonda zap yaparken, Aydın ve Fatih Ürek'i görünce, "Ben bunları çok severim, mankenlerle falan dedikoduları çıkmıyor, terbiyeli çocuklar" dedi.
angelus77

Kaynak : muhtemelen www.itiraf.com ama forward mesaj olduğu için yine de emin değilim.

Performans değerlendirme terminolojisi

Ve gerçek anlamları

Takim calismasina yatkin : Iki eliyle bi seyi dogrultamayan, lakin kalabaligin arasinda kaynamayi becerebilen ve is yapiyo imaji
cizebilen; cakal

Motivasyonu yuksek : Sazan gibi her ise atlayan, bilumum angarya
yuklenebilir sahsiyet

Etkili sunus yetenegine sahip : Ortalamanin uzerinde guzel/yakisikli kisi; cillop gibin

Beden dilini kullanabilen : 'Bi su alabilir miyim' derken kasi gozu oynayan sakat kisilik; Ne yapacagi belli olmaz,

Problem cozme yetenegi olan : Havuz problemleri cozerek buyumus
oldugundan her konuda cozulecek bir problem arayan, rahatsiz mizacli kolej talebesi; problem cozebiliyosa, problem de cikartabilir,dikkatle izlenmesi lazim gelir

Stresle basa cikabilir : Dunya yansa umurunda olmayan rahat kisilik, gevseklikte ve lakayitle sinir tanimayan (Not: Polyannagillerin istihdam edilebilenleri de benzer ozellikler gosterir, zinhar karistirilmamalidir )

Zamani iyi kullanan : Mudurunun ruhu bile duymadan, mesai saatleri icinde kahve icip fal baktiran, internette gezip solitaire oynayan, icabinda kuafore gidip sac-bas bile yaptiran yaratici, neseli, eglenceli kisilik; ha bi de saat 6 oldu mu bi dakka bile durmaz ve cikar gider bu tipler.

Degisime acik : Yalaka, bukalemun, firildak kisilik

Koc'luk yapabilir : Ara gaz verip calisanlari bedavaya calismaya ikna edebilen hin oglu hin.

Etkili satis becerilerine sahip : Agizlarindan girip burunlarindan cikmak suretiyle, musterileri kandirmayi basarabilen tilki sahsiyet; herseyi satabilir bu tipler, sizi de satabilir,dikkatli olun.

Musteri odakli : Sirkete karsi musterilerle ittifak yapan hain tip; brutus.

Temsil yetenegi olan : Her toplantida basina demec veriyormuscasina havalara giren, kendini bi birsey sanan, .... havada kisilik

Uyumlu : Suya sabuna dokunmayan, etliye sutluye karismayan silik kisican, TRT'nin beraber ve solo sarkilar korosunda 30 yil soloya cikmadan durabilir, otistik te olabilir.

Disariya acik bir kisilige sahip : Surekli ofis disinda

Iyi iletisim becerilerine sahip : Surekli telefonla konusur

Ortalama bir eleman : Kafasi pek basmaz

Ustun niteliklere sahip : Simdiye kadar onemli bir hata yapmadi

Isi her zaman birinci onceliktir : Flort bulamayacak kadar cirkin

Ailesinin sosyal hayati aktifdir : Esi ve cocuklari da kafa ceker

Bagimsiz calisabilir : Kimse tam olarak ne is yaptigini bilmez

Suratli dusunur : Iyi bahaneler uydurur

Dikkatlice dusunur : Karar veremez

Mantigini iyi kullanir : Isi baskasina yaptirir

Kendini cok iyi ifade edebilir : Turkce konusabilir

Liderlik yeteneklerine sahiptir : Uzun boyludur veya bagira cagira konusur

Gelecegi cok iyi okur : Bayagi sanslidir

Nesesi yerindedir : Belden asagi bir cok fikra bilir

Kariyerine cok onem verir : Adami arkadan bicaklayabilir

Sadiktir ve guvenilirdir : Baska yerde is bulamamistir.

bunlar doğuştan renkli kişilikler canım:)





25 Ekim 2007

Mümkün olduğu kadar çok yere ulaşsa...

Lütfen duyarlılığınızı gösterin. Elimizde kalan son yeşilliğide yok etmeyelim emin olun faydası olacaktır.

Tema 2B'lik orman arazilerini satilmamasi icin imza kampanyası başlattı. hükümet satarım diye ısrar ediyor.

Hayrettin Karaca ise "verin bana bir milyon imza, sattırmam" diyor. İşte adres, tıkla ve imzala. tabi istersen...

16 Ekim 2007

düğünden önce ve sonra erkekler:)

DÜĞÜNDEN ÖNCE ERKEK: ELBETTE, BEN ARTIK DURAMIYORUM!
KADIN: GIDEYIM MI?
ERKEK: HAYIR, AKLINDAN BILE GECIRME
KADIN: BENI SEVIYORMUSUN?
ERKEK: ELBETTE
KADIN: BENI HIC ALDATDIN MI?
ERKEK: HAYIR, BOYLE BI SEY NASIL AKLINA GELE BILIR?
KADIN: BENI OPUCEKMISIN?
ERKEK: EVET
KADIN: BENI DOVUCEKMISIN ?
ERKEK: HIC BIR ZAMAN
KADIN: SANA INANA BILIRMIYIM?

DÜĞÜNDEN SONRASI İÇİN AŞAĞIDAN YUKARIYA OKUYUN.

oruç














özel okul:)

üçü bi arada:)

10 Ekim 2007

plaka

Yurtdışından yaz tatili icin Türkiye'ye gelen isci bir vatandasimiz trafik kurallarini ihlal ederek kirmizi isikta gecer. Hemen orada bulunan polis ekibi resimdeki plakayi (...........) anons eder ancak bir sonraki polis ekibi plakayi anlayamaz ve dalga gecildigini zannedip tekrar tekrar sorar. Bu durumdan faydalanan yine isci vatandasimiz olur ve bir sonraki ekibi de gecer. Araca en son Edirne Kapikule sinir kapisinda ki son cikista cezai islem yapilabilir ve işte o arabanın plakası...


















pazarlama teknikleri

1. Katildiginiz bir partide buyuleyici bir kiz gordunuz ve yanina
giderek 'Cok zenginim. Evlen benimle!' dediniz. Bu, dogrudan
pazarlama dir.

2. Bir grup arkadasinizla katildiginiz partide buyuleyici bir kiz
gordunuz. Arkadaslarinizdan biri kizin yanina gitti ve sizi isaret
ederek kiza 'O cok zengin. Evlen onunla!' dedi. Bu, reklamdir.

3. Katildiginiz partide buyuleyici bir kiz gordunuz ve yanina gidip
telefon numarasini aldiniz. Ertesi gun arayip 'Cok zenginim. Evlen
benimle!' dediniz. Bu, tele pazarlama dir.

4. Katildiginiz partide buyuleyici bir kiz gordunuz. Kalkip
kravatinizi duzelttiniz, ona dogru yuruyup ickisini tazelediniz,
arabanin kapisini actiniz, cantasini dusurunce egilip aldiniz,
kucuk bir gezinti teklif ettiniz ve sonra 'Bu arada ben cok
zenginim. Benimle evlenir misin?' dediniz. Bu, halkla iliskilerdir.

5. Katildiginiz bir partide buyuleyici bir kiz gordunuz. Yaniniza
geldi ve 'Duyduguma gore cok zenginmissiniz. Benimle evlenir
misiniz?' dedi. Bu, marka bilinirligidir.

6. Katildiginiz bir partide buyuleyici bir kiz gordunuz.
Yanina
yaklasip 'Ben cok zenginim. Evlen benimle!' dediniz. Suratiniza
okkali bir tokat yapistirdi. Bu, musteri geribildirimidir.

7. Katildiginiz bir partide buyuleyici bir kiz gordunuz. Yanina
yaklasip 'Ben cok zenginim. Evlen benimle!' dediniz. O da sizi
kocasiyla tanistirdi. Bu, arz-talep uyusmazligidir.

8. Katildiginiz bir partide buyuleyici bir kiz gordunuz. Yanina
yaklastiniz, ama siz birseyler soyleyemeden once biri gelip ona
'Ben cok zenginim. Benimle evlenir misin?' dedi ve kiz onunla
gitti. Bu, sizin pazar payiniza goz koyan rekabettir.

9. Katildiginiz bir partide
buyuleyici bir kiz gordunuz. Yanina
yaklasip 'Ben cok zenginim, evlen benimle!' diyecekken kariniz
geldi. Bu, yeni pazarlara girememektir

09 Ekim 2007

13 Şehit için 13 Dakika

Salı günü saat 1300'te başlayacak, saat 1313'te bitecek;

- Çalışmayacaksın

- Oturmayacaksın

- Konuşmayacaksın (Yüz yüze, arkadan, telefonla konuşmayacaksın)

- Bakmayacaksın hiçbir kimsenin-şeyin yüzüne, Tv seyretmeyecek, radyo dinlemeyecek, bilgisayara dokunmayacaksın)

- Uyumayacaksın , uzanmayacaksın

- Yemeyeceksin , içmeyeceksin

- Görüneceksin , evdeysen işteysen kapı önüne çıkacaksın, mümkünse açık havada olacaksın, hele yağmursa ne ala

- Mümkünse Taksim'de değilse olduğun yerde dikilecek ve bileceksin

- Yalnız olmayacaksın , bundan şüphe de duymayacaksın, salıya kadar süre yetmez deme, duyurmaya gayret et yeter

- Ayıracak, koparacak ve feda edeceksin, her biri için bir dakikanı, şehitlerin için karşılıksız neler verebileceğini göstereceksin.

Artık saklamayın; kendiniz, sevginiz, nefretiniz, sabırsızlığınız, iradeniz mi? Neye isterlerse ona yorsunlar. Siz gösterin. Bu maili kaç kişiye göndereceğin, gelip gelmeyeceğin, ne kadar umursayacağın tamamen sana kalmış.

Bu bir "kara vicdan" meselesi.

Ben göstereceğim. Saat tam 1300'te Taksim meydanında olacağım. Heykelin tam önündeyim. 1313'te ayrılıp gideceğim. Kimse olmadan, yalnız başıma da olsa, sakin, sessiz, flaşsız, sadece göstereceğim. Kim neye yorarsa yorsun.

Serdar Sement

08 Ekim 2007

Hırsızın biri, bir evin Çatısına çıkmış ve anten kablosunu kesmiş. Evin erkeği de tam TV'ye dalmışken yayın kesilince televizyonunu biraz kurcalamış, bozuldu herhalde " diyerek yatmış.Ertesi gün adam ise gittikten sonra hırsız kapıyı açıp adamın karısına,"Yenge, beni abi gönderdi, televizyon bozuk, alin da Bir bakin dedi"Saf kadıncağız da televizyonu vermiş.Aksam adam eve gelip karısından olayı örgenince dumura uğramış tabii.O hafta sonu balkonda keyif yaparlarken bizim hırsız aşağıdan islik çalaçala onlara bakarak sokaktan geçmiş. Kadın hırsızı tanımış ve "Bak bey, televizyonu alan adam iste buydu!!" demiş. Adam bunu duyunca pijamalarlaadamı kovalamaya başlamış.5 dakika sonra hırsızın suç ortağı birisi adamın evine
gelip, karısına"Yenge,ben im, abi hırsızı yakaladı. Simdi karakoldalar, pantolonuyla, cüzdanını istiyor." demiş kadın da vermiş tabii.Adamcağız bir saat hırsız kovaladıktan sonra kan ter içinde eli boş evedonup olup biteni öğrendiğinde neler hissettiğini siz düşünün ....

07 Ekim 2007