22 Mart 2008

Hollywood'un yüzlerce kez işlediği; 'uçakta pilotlar ölür ya da bayılır, yolculardan biri merkezden telsiz talimatıyla uçağı indirir' klişesinin uyarlanmış hali.
ABD de olur da Türkiye'de olmaz mı ? yurdum insanı el atmış mevzuuya.
- aloo, aloo, abi ben kamil koç İstanbul-Ankara otobüsünden arıyorum. kaptan molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi.
- evlat sakin ol, muavin orda mı?
- hayır, otobüste değil, tanrım ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok!
- tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. şimdi şoförü yavaşça koltuktan yana çek, sen oturacaksın onun yerine.
- ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil!
- düşsün pezevenk! oraya senin oturman lazım.
- tamam, oturdum. şimdi ne yapmalıyım?
- direksiyonu tut, ne çok sıkı ne çok gevşek.
- tuttum. çok eğlenceli görünüyor ehu
- evlat, ciddi ol, 40 yolcunun hayatı senin elinde. şimdi; önündeki panelde bir çok gösterge var değil mi? tam ortadaki büyük olana bak, ne yazıyor orda?
- bismillahirrahmanirrahim.
- hayır göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak! Hız göstergesine bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun?
- sıfır.
- nasıl sıfır? dikkatli bak.
- sıfır, gerçekten sıfır. ölecek miyiz?
- otobüs duruyor mu gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli!
- duruyooor
- kalk siktir git eşşoğlueşşek! bize de panik yaptırdın. Şoför uyanınca devam edersiniz
Uzun zamandır birbirlerini görmeyen Dursun ile Temel kahvede karşılaşmışlar.
Dursun başlamış anlatmaya
- Ula Temel artık yaşlanduk.Ayaklarum,kollarum,başum anlayacağun her tarafum ağriyi. Bu yaşliluk ne kötü bişeydur.E sen nasilsun bakalum ?
Temel cevap verir,
-Eyiyum eyiyum. Anamdan doğduğum ilk günkü gibiyum. Başumda saçum yok. Ağzumda dişum yok. Altuma yapayrum haberum yok.

Duygusal zeka!


DUYGUSAL ZEKANIN ÖLÇÜMÜDuygusal zekanın içerdiği öğelerden oluşan,
insanın beceri, yeti, yetenek nitelikleriyle, özellikleriyle
değerlendirmeye yarayan ölçekler vardır. Soru: Kedi bir ağaca çıkmış
ve inmek bilmiyor. Kediyi o ağaçtan indirmek için ne yaparsınız?
Düşünün ve kariyer analizini aşağıda bulun:
1-Ağaca tırmanırsınız.
2-Ağaca merdiven dayayıp tırmanırsınız.
3-"Gel pisi pisi," diye seslenirsiniz.
4-Dişi bir kedi bulup ağacın altına getirirsiniz.
5-İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri ararsınız.

Sonuç:
1-Ağaca tırmandıysanız; cesur ve girişkensiniz. İyi bir "satış
temsilcisi" olursunuz.
2- Ağaca merdiven dayayıp tırmandıysanız; hedefe nasıl ve ne
yöntemlerle ulaşacağınızı planlayabiliyorsunuz. İyi bir " halkla
ilişkiler müdürü" olursunuz.
3-"Gel pisi pisi," diye seslendiyseniz, saflık derecesinde
iyimsersiniz. Ne yaparsanız, yapın, sakın kendi işinizi kurmayın.
4-Dişi bir kedi bulup ağacın altına getirdiyseniz; kendi işinizi kurup
çok başarılı ve ünlü olabilirsiniz.
5-İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri aradıysanız; sorumluluğu
başkalarına atmayı iyi beceriyorsunuz. "İyi bir üst düzey yönetici"
olursunuz.
ÇATIŞAN DEĞERLERİMİZ-Prof. Dr. Özcan KÖKNEL


EKLEME YAPMIŞLAR:
6- Ağacı kesersiniz, böylece bundan sonra başka kedilerin çıkmasını da
engellemiş olursunuz: Sizden mükemmel bir kamu yöneticisi olur.
7- "Bana ne?" deyip yolunuza devam edersiniz. Sizden yönetici olur mu
bilmem ama çok iyi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olur.
8- Dişi kedi bulmak zor olacağından kendiniz dişi kedi kılığına girip
ağacın altında cilve yaparsınız. Yönetici olamasanız bile magazin
medyası peşinizi bırakmaz, şöhret olursunuz.
9- Kediyi silahla vurursunuz ve ağaçtan düşer. Amaç kediyi ağaçtan
indirmek değil miydi? Sizden çok iyi bir "paşa" olur netekim.
10- Yüksekçe bir yere çıkıp kediyi ağaçtan indirmek için biriken
topluluğa kedileri ne kadar sevdiğinizi anlatırsınız. Sizden çok iyi
bir CHP başkanı olur.

Tamamını okuyun derim.


Hiç düşündünüz mü yada bilen varmı içinizde 'merhaba' ne anlama geliyor diye?. Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı varmış meğer. 'merhaba' aslında Farsça kökenli olup 'benden size zarar gelmez' anlamına geliyormuş. Çok hoş değilmi ?

Bunu öğendikten sonra karşımdaki insana merhaba demek daha bir anlamlı oldu benim için.
bu mesajı okuyan herkese benden " Merhaba "

ayna


Tarihte ilk kez Kars'a ayna gitmiş.
Adamın biri aynayı görüp eline almış.
Daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini.
Adam:
- Ey gidi gardaşımm. Seni bi daha görmek nasipte varmış!
Aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine:)

Karısı bakmış adam bişeye sarılıp uyuyor.

Aynaya bakmış bir kadın,
'Allah belanızı vireee. Bu karı da kim? Bi boka da benzese bari' diyerek feryat figan evden çıkar kadı efendiye gider.

Kadın :
- Kadı efendi adam beni bu çirkin karıyla aldattı.' der.

Kadı aynaya bakar ve şöyle der:
-Yav bu karıdan çok kavata benziir.:)))

şeker hoc

ŞEKER HOCACelal Tilgen, Malatya'daki Şeker Camii'nin imamı. Lakabı, Şeker Hoca. Ama bu lakabı sadece camiye borçlu değil. Tilgen yani namı diğer Şeker Hoca, ülkenin en modern din adamlarından biri. Vaazlarını laptopla veriyor. Soruları internetten yanıtlıyor, vaaz arası reklam alıyor. Vaazını 'Malatyaspor Galatasaray'ı yensin, amin' diye bitiren ama kimseden tepki almayan bir din adamı Şeker Hoca bir alem hoca : 'Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi, zaten devenin de iyisine binmiş!' diyor. Teravih namazında eli boş gelen kadınlara 'Televizyon programlarına börek çörek yapıp gidersiniz, buraya eliniz boş geliyorsunuz!' diye takılıyor. Söylediklerini oya sunuyor, Cuma namazının farzını kıldırıp 'Memleketin 330 milyar dolar borcu var, haydi şimdi gidip çalışın!' diye cemaati işlerinin başına gönderiyor. O Malatya'nın ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı Celal Tigen. Basın Yayın Halkla İlişkiler mezunu. Yaşını sorduğumuzda '52 modelim!' diyor. İşte sorular ve cevaplar:
Cemaatiniz camiden taşıyormuş. Nedir bunun esbab-ı mucibesi?'Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri değil, sevdirme yeridir. Adam camiye zaten dert, ızdırap içinde geliyor. Bir de cehennemden mi bahsedeceğiz?'
Camide promosyon uygulamanız varmış?'Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Camiye gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum, bilseler de bilmeseler de şehirler arası bilet, çeyrek, cumhuriyet altını veriyorum.'
Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır? ' Bizde ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum.'
Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz?'İslam dini cübbe, sarık, takke ve tesbihten ibaret değildir. Peygamberimiz sıcak iklimde yaşadığı için entari giymişti.Kutuplarda yaşasa öyle mi giyecekti?' Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor?'Şiddetle karşıyım. Gidiyorlar türbelere, çaputlar bağlıyorlar, ' Al sana göbek, ver bana bebek!'bunlarla uğraşıyorlar. Malatya'da Keşşaf Baba Türbesi var. Bir baktım kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki kokteyli yapıyorlar. Yakını içki içen eline viski, şarap, rakı ne varsa mezara getirmiş. Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil mi? Bunlar dini, takvim yapraklarında, cami diplerinde öğrendikleri için oluyor.'
Allah bilir sizin internet siteniz de vardır?'Cemaate; www.celalhoca.com.tr 'ye girin, sorular sorun dedim.Cemaat araştırmış. 'Hocam bulamadık!' dediler. Sitem yok, espri yapmıştım. Ama hazırlıkları yapılıyor, yakında olacak.'
Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati gönderdiğiniz oluyormuş, niye? 'Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namazın farzını kıldırdıktan sonra; 'Haydi şimdi gidin çalışın, memleket düzlüğe çıksın!' diyorum.'
İslam dini güler yüzlü bir din ama namazı bile somurtarak kılıyoruz.' Şeker Hoca devam ediyor:'Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım. Ayağında mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan yardımcısı'na cemaate galoş giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım camiye.'
***'Bir gün sabah namazı için camiye gelmiştim. Üstünde hırka olan birini gördüm ama çok karanlıktı, tanıyamadım.'Kimisiniz?' dedim, 'Turgut Özal'ım' dedi. O sırada Başbakandı. Korumalarını atlatıp gelmiş. Annesi Hafize Hanım'la tanıştırıp aile imamları olmamı, dini konularda onları yönlendirmemi ve yılda 5 kere hatim indirmemi istedi. 'Babam için 5 kere hatim indirmiyorum, ancak bir kere yapabilirim!' dedim. 'Peki öldükten sonra mezarıma 5 yıl boyunca gelip dua okur musun?' dedi. 'Ya Amerika'da, Arabistan'da ölürseniz, nasıl geleyim?' dedim, onu da kabul etmedim.Ama 4 yıl boyunca Özal ailesinin aile imamlığını yaptım.' 'Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize gerekiyordu.Halde çalışan birine; 'Sen camiye avizeleri getir, ben
senin reklamını yapayım!'dedim. Cami doluyken cemaate; 'Namazın farzı kaç diye sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi ondan da vazgeçtim, abdestin farzını sorsam onu da bilen olur, bilmeyen olur.. Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası No:47 Şahin Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz!' dedim. 15 gün sonra avizeleri getirdi. 'Hocam, gelen giden benim dükkanı soruyor, caminin başka ihtiyacı var mı?' diye sordu.' ***'Bir ara dünya kupası maçı vardı. Birkaç rütbeli kişi teravih namazını da, maçı da kaçırmak istemiyordu. 'Hocam ne yapacağız?' diye sordular. 'Teravihe gelin, hızlı kıldırıp sizi maça yetiştiririm!' dedim. Birkaç rekatı hızlı hızlı kıldırdım. Sonra biraz rolantiye almışım. Maça geciktiler.'Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun,s onra birden yavaşladın?' dediler. 'Yahu radara yakalandık! Görmediniz mi, cemaatin arasında Malatya Müftüsü vardı?' dedim


LÜTFEN CEVRENIZDEKI TÜM KADINLARA GÖNDERİNİZ.

Anneler,
kızlar, kız kardeşler, hala ve teyzeler, arkadaşlar vs.



Kasım ayında , nadir rastlanan bir çeşit meme kanseri bulundu. Bir bayanın göğsünde bir isiilik gelişti. Doktoru mamagrofisi temiz olduğu için antibiyotikle enfeksiyonu tedavi etti. İki kontrolden sonra isilik kötüye gitmeye başladı. Doktoru bir mamografi daha istedi. Bu sefer bir kitle görünüyordu. Biyopside hızlı büyüyen habis ur bulundu.Büyümesini geri çekmek amacıyla kemoterapi başladı, sonra mastectomy yapıldı, kemoterapi tamamlandı ve radyasyon tedavisi yapıldı. Şiddetli tedavinin yaklaşık dokuz ayından sonra bayan temiz bir sağlık listesi verdi. Yaşamının bir yılının her günü onunla doldu . Sonra kanser karaciğer bölgesine geri döndü . Dört tedavi aldı ve kaliteli bir hayat istediğine karar verdi , kemoterapinin daha sonradan ortaya çıkan etkisini yaşamak istemiyordu. Beş büyük ayı vardı ve son gününü en ince ayrıntısına kadar planladı. Morfine ihtiyaç duyduğu birkaç günden sonra öldü. Her yerdeki kadınlara dağıtılsın diye bu mesajı bıraktı :


KADINLAR, LÜTFEN NORMAL OLMAYAN HERHANGİ BİR ŞEY KARŞISINDA DİKKATLİ OLUN VE MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇABUK YARDIM ALMAK İÇİNDE KARARLI VE İNATÇI OLUN..



Paget Hastalığı : Bu nadir tipte bir meme kanseri ve memenin dış çeperinde , meme ucunda ve haresinde isilik gibi görünüyor , daha sonra dış kenarı kabuklu bir yara haline geliyor . Meme kanserinden hiç şüphe duymadım ama kanserdi. Meme ucum bana hiç değişik gelmiyordu fakat isilik beni rahatsız etti, bu nedenle doktora gittim. Ara sıra kaşındı ve ağrıdı fakat bunların dışında beni rahatsız etmedi. Sadece çirkin ve sıkıntı vericiydi, doktorum ve dermatolog tarafından daha önce deri yangısı için verilen bütün kremlerle temizlenemedi . Biraz endişeli görünüyorlardı fakat kanser olabileceği konusunda beni uyarmadılar.

Şimdilik, dışarıdaki pek çok kadının meme ucundaki yada çevresindeki bir isiliğin yada yaranın kanser olabileceğini bildiğini sanmıyorum. Benimki meme haresinde tek bir kırmızı sivilce olarak başladı. Meme ucunun Paget hastalığında problemin en büyüğü semptomların zararsız görünmesi. Çoğunlukla deri iltihabı veya enfeksiyonu olduğunu düşündürüyor, en önemli talihsizlik ortaya çıkartma ve bakımında gecikme.



SEMPTOMLAR NELER ?




Meme ucunda kaşıntıya ve yanmaya neden olan sürekli kırmızılık, akıntı ve kabuk bağlaması. ( Benim durumumda , ben fark edene kadar çok fazla kaşıntı ve akıntı yoktu, fakat bir tarafta dış kenarda kabuk vardı. ) Meme ucunda iyileşmeyecek bir yara. ( Benimki meme haresi üzerinde idi.)
Genellikle sadece bir meme ucu etkileniyor. Nasıl teşhis edilir?

Doktorunuz fiziksel olarak muayene etmeli ve iki memeninde mamografisini acil olarak çektirmenizi istemeli. Kırmızılık, akıntı ve kabuk deri iltihaplanmasına çok benziyorsa bile, eğer yara tek memenizde ise doktorunuz kanserden şüphelenmeli. Neler olduğundan emin olmak için doktorunuz yaradan biyopsi almalı.

Bu mesaj ciddiye alınmalı ve mümkün olduğu kadar çok sayıda akrabanız ve arkadaşlarınıza geç meliki birinin hayatını koruyabilmeli.



Benim meme kanserim, büyük dozlarda kemoterapi aldıktan, 28 kez radyasyon tedavisi olduktan ve Tamaxofin aldıktan sonra yayıldı ve kemiklerimi sardı. Eğer başlangıçta meme kanseri teşhisi konulsaydı belki yayılmayacaktı...



TÜM OKUYUCULARA :



Bu o kadar üzücü ki, kadınlar Paget Hastalığının farkında değiller. Biz diğerlerini bu mail ile hastalığın ve potansiyel tehlikesinin farkına vardırabiliriz, her yerdeki kadınlara yardım edebiliriz.

Lütfen , eğer yapabilirseniz, bir dakika alır bu mesajı olabildiği kadar çok insana göndermek, özellikle akraba ve arkadaşlarınıza .Sadece bir dakika alır , sonucunda bir hayat kurtarır.

dost ve arkadaş

Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır

· Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır

· Arkadaş senin ağladığını görmez

· Dostunun omuzu ise senin göz yaşlarınla ıslanır

· Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir

· Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider

· Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur

· Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için

· Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür

· Dost ise tekrar arar

· Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister

· Dost ise her zaman senin arkandadır

· Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir

· Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder

· Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar

· Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır

· Arkadaş sizi ikinci görmek ister

· Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar

· Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır

· Dost sıkıntınız olduğunda size koşar

· Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız

· Dostlarınız size huzur vermeye çalışır


DOĞDUĞUN GÜN

DOĞDUĞUN GÜN

RENGİN

23 ARALIK - 1 OCAK

KIRMIZI

25 HAZİRAN - 4 TEMMUZ

KIRMIZI

2 OCAK - 11 OCAK

TURUNCU

5 TEMMUZ - 14 TEMMUZ

TURUNCU

12 OCAK - 24 OCAK

SARI

15 TEMMUZ - 25 TEMMUZ

SARI

25 OCAK - 3 ŞUBAT

PEMBE

26 TEMMUZ - 4 AĞUSTOS

PEMBE

4 ŞUBAT - 8 ŞUBAT

MAVİ

5 AĞUSTOS - 13 AĞUSTOS

MAVİ

9 ŞUBAT - 18 ŞUBAT

YEŞİL

14 AĞUSTOS - 23 AĞUSTOS

YEŞİL

19 ŞUBAT - 28 ŞUBAT

KAHVE

24 AĞUSTOS - 2 EYLÜL

KAHVE

1 MART - 10 MART

TURKUAZ

3 EYLÜL - 12 EYLÜL

TURKUAZ

11 MART - 20 MART

BEJ

13 EYLÜL -22 EYLÜL

BEJ

21 MART

SİYAH

23 EYLÜL

ZEYTİN YEŞİLİ

22 MART - 31 MART

MOR

24 EYLÜL - 3 EKİM

MOR

1 NİSAN - 10 NİSAN

LACİVERT

4 EKİM - 13 EKİM

LACİVERT

11 NİSAN - 20 NİSAN

GÜMÜŞ

14 EKİM - 23 EKİM

GÜMÜŞ

21 NİSAN - 30 NİSAN

BEYAZ

24 EKİM - 11 KASIM

BEYAZ

1 MAYIS - 14 MAYIS

MAVİ

12 KASIM - 21 KASIM

ALTIN

15 MAYIS - 24 MAYIS

ALTIN

22 KASIM - 1 ARALIK

KREM

25 MAYIS - 3 HAZİRAN

KREM

2 ARALIK - 11 ARALIK

GRİ

4 HAZİRAN - 13 HAZİRAN

GRİ

12 ARALIK - 21 ARALIK

KESTANE

14 HAZİRAN - 23 HAZİRAN

KESTANE

22 ARALIK

NEFTİ

24 HAZİRAN

GRİ











KIRMIZI



Şirin ve sevgi doludur. Her zaman aşık olmasını sever. Genellikle neşeli ve hareketlidir ama arada mutsuz olduğu anlarda yok değildir. İnsanlarla iyi ilişkiler kurar, çekingenlik yapmaz.





MOR



Gizemli, çekici, anlayışlı, insanları etkilemeyi seven, asla bencil olmayan bir yapısı vardır. Arkadaşları arasında oldukça popülerdir. Gününün nasıl geçeceği belli olmaz, çünkü psikolojik durumu çok çabuk değişir.





KREM



Yarışma ruhuna sahip ve sportiftir. Kaybetmeyi asla sevmez ve çoğunlukla neşelidir. Güvenilir ve dışa dönüktür. Aşkı dikkatlice seçer, ancak çabuk aşık olmaz. Doğrusunu bulmak için uzun süre beklemeyi tercih eder.

BEJ



Sakindir, ama hemen strese girebilir. İlişkilerinde kıskançtır, küçük şeylerden mızmızlanır. Sezgileri güçlüdür ve çalışkandır, bencilliği hiç sevmez. Ayrıca merhametlidir. Arkadaşları için her türlü fedakarlığı yapar.





NEFTİ



Zevklidir, görünüşüne çok önem verir; materyalist de denebilir. Hayatı ve kariyeri için çok ve düzenli çalışır. Ekonomiktir. Gereksiz risklere girmez. Liderlik, ruhunda vardır. Arkadaş edinmekte üstüne yoktur.

GÜMÜŞ



Hayal gücü yüksektir. Bu yüzden orijinal fikirleriyle ünlüdür. Utangaç, hırslı, gururlu, kendine güvenen ve yeni deneyimlere açık bir özelliği vardır. Kolay öğrenir. Çapkınlıkları yüzünden aşk hayatı biraz karışıktır.

GRİ



Çekici, hayat dolu, dost canlısıdır. Hayal gücü fazlasıyla yüksektir. Duygularını asla gizlemez, bazen bencil olur. Başkalarının gününü aydınlatır, doğru sözü doğru yerde söyler.





BEYAZ



Tutkulu ve hırslıdır. Bu yüzden çabuk kıskanır ve her şeye kolay tepki veremez. Asil bir ruhu vardır, takdir etmeyi de bilir. Bazen kendini diğer insanlardan farklı ve üstün görür.





YEŞİL



Her ortama ayak uydurur, kolaylıkla yeni insanlarla tanışır. Zarif, lüksü seven, kendine güvenen, sağlığına düşkün, kararlı, sabırsız ve başkalarını yönlendiren bir tiptir. Hayatının tek ve gerçek aşkını bekler.

SİYAH



Sağlam yaratılışlı, cesur, güçlü, bağımsız ve girişkendir. Acıma duygusu pek yoktur. Bir karar almadan evveli uzunca bir süre düşünür, ayaklarını yere sağlam basar. Aşkı da farklı yaşamayı sever.





ALTIN



Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilir. Neşeli, adil ve dışadönüktür. İnsanları etkilemeye çalışmaz. Çok kolay huzursuzluğa kapılır. İlişkilerinde hassastır, bu yüzden aradığını bulmakta güçlük çeker.

ZEYTİN YEŞİLİ



Sakin ve yumuşak mizaçlıdır. Şiddeti sevmez, kavgadan her zaman uzak duru. Yerine göre davranmasını ve konuşmasını iyi bilir. Hassas, nazik ve neşelidir. Kıskançlıktan hoşlanmaz. Adalet duygusu gelişmiştir.

PEMBE



Her zaman yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışır. Diğer insanları korumayı ve onlara yardım etmeyi sever. Ancak zaman zaman olumsuz düşüncelere sahiptir. Masallardaki gibi bir aşk ister.

KAHVE



Hareketli ve sportiftir. Başkalarını kendine yaklaştırmaz, kimseyle kolay kolay yakınlık kurmaz, kuramaz. Ancak buna rağmen çabuk aşık olur. Ateşi de çabuk söner. İdeal olanı bulana kadar da arayışlarını sürdürür.

SARI



Abartısız, müşfik, cömert ve tatlı bir tiptir. İnsanlara güvenir, ilişkilerde önder olma ruhuna sahiptir. Asla altta olmayı sevmez. Başkaları için karar vermeye bayılır. Romantik bir aşk arar.

MAVİ



Kendine fazla güvenmeyen, gerektiği zaman cesur olabilen bir yapıya sahiptir. Artistik bir doğası vardır ve aşık olmayı sever. Kalbinin sesini dinlemek yerine mantığını kullanmayı tercih eder.

KESTANE



Zeki, güçlü bağımsız ve ne yapacağını bilen biridir. Sosyal olmayı sever, ancak başkalarını düşünmeden kendi bildiğinide yapmaktan kaçınmaz. Espriden anlar. Akıllı ve pratik olmasına rağmen tembelliği de sever.

LACİVERT



Dikkat çekici, zevkli, yaşamayı seven ve hayata bağlı bir tiptir. Genellikle yaptığı işe konsantre olmakta güçlük çeker. Aşkta duygusal, hassas ve tutkulu olabilir. Birisine kızdığı zaman çok zor affeder.

TURUNCU



Sorumluluğu ve uyumlu ilişkiler kurmayı sever. Bir şeye ulaşmak için çok çalışır, rekabetçidir. Arkadaşlık konusunda kimseye güvenmez, ancak doğru insanı bulunca ona sonsuza kadar güvenebilir.

TURKUAZ



Duyguları aniden ve kolay değişebilir. Genellikle yalnızdır. Seyahat etmeyi sever. Sadık ve iyi bir dinleyicidir, fakat anlatılanlara kolay inanır. Aşkı bulmak ona göre zordur, aşk yüzünden çok kolay incinebilir.

nezaket dersi

"Çok lüks bir restoranda mükemmel bir kız arkadaşla yemekteyken,çişinizin gelmesi durumunda ne dersiniz\" diye erkek öğrencilere sormaya başlar. Erkek öğrencilerde sırayla
cevap verirler.
İlk öğrenci direk dürüst bir şekilde \"Çişim geldi, bi tuvalete gidiyorum\" der.
Ögretmen şaşırır, \"Çok ayıp\" der ve ikinci ögrenciye yönelir.
İkinci öğrenci bakar ne desem diye, sonra der ki; \" Benim bi tuvalete gitmem lazım.\".
Öğretmen daha memnun olur ama yeterli gelmemiştir.
Sıra üçüncü öğrenciye geldiğinde öğrenci sırasından kalkar, gözlerini kısar, karizmatik bakışlarla:
\"Bebeğim der, benim eski bi arkadaşımla tokalaşmam gerekiyor, hemen dönerim. Hem yemekten sonra seni de tanıştıracağım

Eldiven.
Genç adam yeni tanıştığı kız arkadaşına hediye vermek istemişti.
Bu ona alacağı ilk hediye olacaktı. Bu yüzden fazla özel bir şey seçmemeye karar verdi. Ama alacağı şey biraz da romantik olmalıydı.
O gece birlikte çiseleyen karın altında yürürlerken avucunun içinde ısıtmaya çalıştığı elleri hatırladı ve eldiven almaya karar verdi.
Alışverişe bu tür işlerde becerikli olan kardeşini yanına alarak çikti. Bir büyük mağazadan içi kürklü bir çift beyaz eldiven aldılar. Kız kardeşi de kendine bir çift dantelli külot aldı.
Mağazadaki paketleme sırasında bir karışıklık oldu.Eldiven kız kardeşin paketine girdi, külotlar da mağazanın özel kuryesiyle kız arkadaşının evinin yolunu tuttu.
İçindeki romantik notla birlikte......
Sevgilim,
Geçen akşam seninle çıktığımızda bunlardan giymediğini farkettim. Eğer kız kardeşimle beraber olmasaydım ben uzun ve düğmeli olanlarını alırdım, ama kardeşim kısa ve düğmesiz olanlarından kullanıyor. Çıkarması daha kolay oluyormuş...
Renginin açık olması çabuk kirleneceği izlenimini veriyor. Ancak bunları satın aldığım bayan tezgahtar bana kendisininkini gösterdi. Üç haftadır kullanıyormus. Yakından baktım, hıç kirlenme yoktu.
Tezgahtar bayandan bir şey daha rica ettim. Seninkileri giyip nasıl durduğunu, bana üzerinde göstermesini istedim. Hemen giydi. Çok şık duruyor.
Elimi uzattım, okşar gibi sıktım. Ele de çok hoş geliyor, keşke bunları ilk giydiğinde yanında olup sana yardım edebilseydim.
Şeninle buluşuncaya kadar bir çok yabancı elin ona dokunacağını düsünmek beni üzüyor.
Çıkardığın zaman içi biraz nemli olabilirmis. O zaman üfleyerek havalandırman gerekiyormus. Önümüzdeki günlerde bunları nasıl avucumun içine alıp, nasıl defalarca öpeceğimi düsünüyorum.
Cuma akşamki buluşmamızda giymeyi unutma.
Sevgilerimle...
Not: Giydikten sonra üstten aşağı kıvırarak biraz tüy görünmesini sağlamak, son günlerde modaymış.


















gerçeği tamamlayan figürler

















Birinci Ders

Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyi ögrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada
çakıldım kaldım. Son soru söyleydi :
'Hergün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedır ?'
Bu her halde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını, yerleri sılerken, hemen hergün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50'lerinde falan
olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki ! Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuclarına
dahil olup olmadığını sordu.
'Tabii, dahil' dedi, Hocamız...
'İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar.
Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile...'
Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. Hademenin adını da...
Dorothy idi.


İkinci Ders :

Bir gece vakit gece-yarısına doğru Alabama Otoyolunun kenarında duran bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırca yağan yağmura rağmen,
bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu. geçen her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'lı yıllarda bir beyazın bir
zenciye, hem de Alabama'da, yardıma kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken
ille de adresimi istedi, verdim. Bir hafta sonra, kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda...
'Geçen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi
yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra son nefesini
verdi.



Tanrı bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi kutsasın...
En İyi Dileklerimle,
Bayan Nat King Cole.'



Üçüncü Ders :

Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın...

Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu... Çocuk sordu:
'Çikolatalı pasta kaç para ?'
'50 Cent.'

Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:
'Peki, Dondurma Ne Kadar ?'
'35 Cent.' dedi garson kız, sabırsızlıkla. Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit
geçirebilirdi ki...
Çocuk parasını bir daha saydı ve
'Bir dondurma alabilir miyim, lütfen ?' dedi.
Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson
kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu, birden. Masayı sanki akan gözyaşları temizleyecekti.


Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı
15 Cent'lik bahşiş duruyordu..


Dördüncü Ders :

Yolumuzdaki Engeller...

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak diye
gözlüyor... Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın
etrafından dolasıp saraya girdiler. Pek çogu kralı yüksek sesle eleştirdi.Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.
Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye
başladı. Kan ter içinde kaldı ama, sonunda, kayayı da yolun kenarına çekti.Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir
kesenin durduğunu gördü.
Açtı... Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde...
'Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.' diyordu kral.Köylü, bü gün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
'Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.'


Beşinci Ders :

Önemli Olan Vermektir..

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam
şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevi bir şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın
mikroplarını yok eden antikorlar oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an
duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve 'Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı' dedi.
Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu.Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de
giderek soluyordu...
Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu :
'Hemen mi öleceğim ?'
Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini düşünüyordu.