30 Kasım 2006

kendi projenizi kendin bulun

EVINIZDEKI FAZLA MOBILYALARI , KULLANMADIGINIZ KIYAFETLERI, KITAPLARI VE DAHA PEK COK ESYAYI VEREBILECEGINIZ ADRESLERI BILIYORMUSUNUZ ?

SIZIN IHTIYACINIZ OLMADIGINI DUSUNDUGUNUZ BIR COK SEYE IHTIYACI OLANLARI UNUTMAYIN LUTFEN MAILI TANIDIKLARINIZA DA YOLLADIGINIZ ICIN TESEKKUR EDERIZ.

1. TOCEV 0212 280 25 11

2. ACIL IHTIYAC PROJESI VAKFI 0212 491 06 61 – 534 33 82

3. COCUK ESIRGEME KURUMU 0312 310 24 60

4. KADEV (KADIN EMEGINI DEGERLENDIRME VAKFI ) Beyoglu'ndaki vakif binasinin hemen alt katinda Nahil ismindeki dukkanda ikinci el esyalar satiliyor. 0212 292 26 72

5. www.velimolurmusun.org sitesinden bir cocugun velisi olabilir ve Express Kargo da sponsor oldugu icin ucretsiz gonderim yapabilrsiniz.

6. Taksim Genclik ve Cocuk Evi. 13 – 18 yaslarindaki kiz cocuklarinin siginma evi. Herseye ihtiyaclari oluyor. 0212 251 28 18

7. Beyoglu Sosyal Yardim Magazasi 0212 251 83 44 nolu telefonu arayip adresinizi soyledginizde bir gun sonra evinizden neyi vermek istiyorsaniz alip fakirlere dagitiyorlar.

8. Umut Cocuklari Dernegi ev esyalarini kabul ediyor. 0212 297 61 05 – 297 61 06

9. Toplum gonulleri vakfi'nin magazasina satilmak uzere hediye edebilirsiniz. www.tog.org.tr

10. TOFD (Turkiye Omurilik Felclileri Dernegi ) 0212 661 08 61

11. Bir ogretmenin cagrisina da kulak verebilirsiniz '' Trabzona bagli Duzkoy Cayirbagi I.O . ogretmeniyim. 600 civarinda ogrencimiz zor sartlarda egtim goruyor.yardimci olabilirseniz seviniriz.'' mesutmevlude@mynet.com

12. Mahalle muhtarlari da bu tur yardimlari alip dagitabiliyor.

BELKI KULLANMADIGINIZ ESYALARINIZ BIRILERININ DAHA COK ISINE YARAYACAKTIR. DESTEGINIZ ICIN TESEKKUR EDERIZ

29 Kasım 2006

Kadın olmak:)

İstiyor. İnsan her şeyi istiyor.
Hem de ayni anda... Nedir bu her şey? Yaptığın işi, iyi yapmaya çalışacaksın. Kafa patlatacaksın. Uyduruk kaydırık olmamasına uğraşacaksın. Bu yeterince zor zaten.
Sabah aksam işle yatıp kalkman gerekiyor. Ama iste an geliyor, o da insanı kesmiyor. İnsan, yatağına is dışında, başka şeyler de almak istiyor! Ee peki, aşık oldun oldun diyelim. Sanki bir ilişkiyi yürütmek kolay? O da inanılmaz emek istiyor. Diyelim ki, iyi gidiyor. Şükrediyorsun. Ama bu sefer ne oluyor?
İki kişilik bir dünyada Küçük Prens ve Küçük Prenses olarak yaşamaman gerekiyor. Sosyal hayatin da olacak. Gideceksin, dostlarınla, arkadaşlarınla vakit geçireceksin. Peki anladık, onu da yaptın. Ama kendini de beslemen gerekiyor. Ruhunu yani. Okunacak kitaplar, gezilecek sergiler, izlenecek filmler var. Ne yazık ki is, ruhla da bitmiyor. Bütün bunları yaparken bakımlı ve güzel olmak icap ediyor.
Ee 30 yaşından sonra da iyi durabilmek için epey bir çaba gerekiyor. Spor yapacaksın spor! :boom: Yine fedakarlık: Ya sabahın köründe kalkıp bir saat yürüyeceksin ya da is çıkısında herkesi ekip yüzmeye gideceksin Ay bitmiyor!
Paran olması gerekiyor, sabrın olması gerekiyor, vaktin olması gerekiyor, berbere gitmen gerekiyor, dip boya yaptırman gerekiyor, manikür, pedikür, sonra aileni ihmal etmemen gerekiyor, varsa kedinle günde en az bir saat sarmaş dolaş olman gerekiyor, onun sağlığı, senin sağlığın, evin bakimi, onarımı, arabanın durumu... EE ne oluyor?
Suçluluk ve vicdan azabı içinde kıvranıyorsun. Sürekli bir yerlere yetişmeye çalışıyorsun. Beceremiyorsun. Hepsinin altından kalkmaya çalışınca da...
Toptan çuvallıyorsun! İyi bir is mi çıkardın, patronun "Bugün amma da çirkinsin!" diyor. Güzel mi görünüyorsun, bu sefer isinde "low profile" oluyorsun. Evin güzel mi oldu, ha ha ha parasız kalıyorsun. Tam kendini iyi hissediyorsun, bu sefer de şişmanlamaya başladığını fark ediyorsun. Ben kaçmak istiyorum! Ben bu yazı üstüne çığlık atmak istiyorum. AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA !!!!!!!

28 Kasım 2006

Trafik Kanunu

2928 SAYILI TRAFİK KANUNU Trafik kazası sonucu yaralanan ve hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınan kazazedelerin, kanuna göre tedavi için ücret ödememesi gerektiği belirtildi. Tüketiciler Birliği, kazazedelerin haklarıyla ilgili bir rapor hazırladı.Kaza sonucu yaralanan ve herhangi bir hastanede tedavi gören kazazedelerin bu tedavileri sonucu hastane tarafından ücret talep edilemeyeceğinin belirtildiği raporda, 2928 Sayılı Trafik Kanunu'na göre herhangi bir trafik kazası sonucu yaralanan kişi en kısa sürede hastaneye yetiştirilmek ve gereken tedavinin yapılması hükümlerini içeriyor. Yönetmeliğe göre, hastane acil servisi, kendisine gelen kazazedenin maddi durumu, sosyal güvencesinin olup olmadığına ve hastanın özelliğine bakmadan gereken tedaviyi ve müdahaleyi herhangi bir ücret talep etmeden yapmak zorunda. Bu tedavi sonucu oluşan masrafın ise Sağlık Bakanlığı Karayolları Trafik Döner Sermaye İsletmesi tarafından karşılanacağının belirtildiği rapora göre, vatandaşların haklarını bilmediği için sorunlar yaşandığını ve hastanelerin bu kanundan bihabermiş gibi gözüküp vatandaştan para talep etmelerinin suç olduğu belirtildi. Lütfen tanıdığınız herkese iletiniz.Kazasız günler dileğiyle

27 Kasım 2006

Seçimler

Nedense insan hep en son ve en çok sevilen olmak istiyor. Sahip olduğu sevgiden daha çoğunu istiyor hep.Yersiz bir istek ama..Oluyor iste...Sevdikleri hep bir tercihte bulunsun istiyor.Tercih edilen olmak için yapıyor bunu...
***
Güneydoğu Asya daki büyük deprem sonrasında sulara kapılan bir anne, kucağındaki iki çocuğundan birini gücü kesilince bırakmak zorunda kalıyor. 5 yaşındaki oğlu sulara kapılıyor. Anne ve kucağındaki yirmi aylık oğlu direniyor. Mucize eseri, sulara kapılan oğlu da, kocası da sular çekildikten sonra ortaya çıkıyor. Gazetede bu haberi okuduğumda en çok bir cümleye takıldık aklım; "Yaşadıkları bu olayı ne anne ne de 5 yaşındaki Lachie artık unutabilecek..." "Annem beni bırakmıştı..."
Acaba yıllar sonra nasıl bir kişiliği olacak 5 yaşındaki çocuğun. Gerçekten nasıl gelişecek ruhu? "Ağladım, ağladım kimse beni duymayınca sustum ve tahtalara tutundum"
demiş...
nnesinin tercihi beyninde nasıl bir kıvrıma sıkışacak acaba? Hadi biraz daha ileri gidersek; "sevmeye engel bir yara" olacak mı acaba bu yaşadığı? "...Annem beni bırakmıştı"
Çocuklarını kurtarmaya çalışan anne, gücü kesilen kollarından bıraktığı oğlunun ertesi gün bulunmasından sonra ağlamış. Tanrı ya şükretmiş. "Kendimi hiçbir zaman affedemezdim" demiş. Evlerine dönmüşler. ma belli ki kurtulmuş hayatlarında artık hep bu olay var...
Bir kere kolları çözülmüş annenin. Ne anne affedebilir kendini, ne de Lachie annesini...
***
Bazen yakınım dediğiniz insanların ihaneti de sizi sulara bırakması gibi değil midir? "...Annem beni bırakmıştı" kadar sızlatır bence bu gerçek insanın kalbini...
Sevgi tercih kabul etmiyor, Ama hayat hep bir tercihe sürüklüyor insanı. "Akıp giden günlerimiz" bazen tsunami dalgaları kadar vahşice alıp götürüyor bir şeyleri... İnsan, kollarının direnme gücü tükendiğinde vazgeçiyor bir şeylerden...Bir tercihte bulunuyor...
Ya annesini seçiyor ya da karısını.
Ya karısını seçiyor ya da sevdiğini.
Ya sevdiğini seçiyor ya da çevresini...
***
O vahşi sular alıp götürüyor bir şeyleri. Kuşandığımız, takındığımız, bir yerlere tıkıştırdığımız ne varsa çekip alıyor. Bir can, bir de ten kalıyor çıplak... İşte o zaman ağlayıp ağlayıp susuyoruz. Bulduğumuz bir tahta parçasına tutunuyoruz... Uzanan elleri ya da sulara bırakanları unutmuyoruz hiç... O "tercihler" bir yerlere çörekleniyor... Ve bir gün bir başka kişisel tercihin sebebi oluyor.











TV Gafları

Kahramanımız 'Seda SAYAN' yine bi sabah elleri belinde, programını sunuyor. O sırada bi canlı bağlantı olur ve...
Seda SAYAN:
- AAloooğğğ kiminle görüşüyoruz ?
- Ben Mustafa
- Naber lan Mustafa ?
- Nerden arıyosun bizi Mustafa ?
- Şişli'den.
- Ne iş yapıyon lan Mustafa?
- Belediye başkanıyım... (Mustafa SARIGÜL)

İsmet Badem bir basketbol maçında seyircilerin arasına çıkar ve bir kızla röportaja başlar.
Badem: sizin gibi güzel bayanları salonlarda görmekten çok mutlu oluyorum. Basketbola bu ilgi nereden?
Kız: ben Efes kızlarından biriyim zaten.
Badem: Aaa öyle mi çıplak değilsin ya tanıyamadım.
Bu diyalogdan sonra anlatım masasında olan Murat Murathanoğlu kopmuştur ve ekranları başında izleyen milyonların söylemek istediklerine tercüman olmuştur.
Murathanoğlu: Ya İsmet bi de sana bu iş için para veriyorlar değil mi?

Esra Ceyhan'ın programında da böle anlardan çok yaşanmıştır şöyle ki, yeni piyasaya çıkmış birini konuk etmiştir Esra hanım, sohbet ederler, Esra hanım her zamanki gibi başlar yalakalıklarına, kasetiniz çok güzel olmuş geçen hafta aldım evde arabada her yerde dinliyorum demesi üzerine yeni yetmenin kasetim daha çıkmadı haftaya çıkacak demesi...

Müslüm Gürses filminden bir sahne; Müslüm Gürses kadını kollarından tutmuş sarsa sarsa sormaktadır;
Müslüm: Seviyor musun?
Kadın: Hayır!!
Müslüm: Seviyor musun?!!!!
Kadın: Hayırrr!!!!!!
Müslüm: Seviyor muusuunnnnn!!!!!!!!
Kadın: Eveett!!
Müslüm: Yalannnnn!!! (deyip kadına bir tokat atmıştır)

Sokakta kurban kesen insanlarla röportaj yapan NTV muhabirinin bir vatandaşımızla yaşadığı diyalog:
-Burada sağlık açısından elverişsiz koşullarda beklettiğiniz bu etleri yemeyi düşünüyor musunuz?
-Yok, bacım, eşe dosta dağıtacağız.

Jean Claude Van Damme'ın BBG evine girmesi. Akabinde oradaki bir yarışmacıyla diyalogu:
Jean Claude Van Damme: Do you speak english?
03 hede: maybe

Reha Muhtar'ın tavanda yürüyen sirk cambazı ile konuşurken ekranda kendi görüntüsünü ters çevirtmesi ve röportajı 2-3 dakika boyunca baş aşağı yapması

Mustafa Denizli'nin ATV de bizim stadyumu sunduğu dönemdeki hakemliği yeni bırakan Erman Toroğlu'nu anons ederken "tartışmasız Türkiye'nin en büyük düdüğü" demesi Erman Toroğlu'nun afallaması.

Bir Cevizkabuğu programı, konuk Zekeriya Beyaz
ZB: Şimdi, sayın cevizkabuğu...
HC: Cevizoğlu efendim.

Reha Muhtar telefondaki adama fırça atıyor.
-Bütün bunları nasıl yaptın ha? cevap ver??
-Bakın efendim şöyle izah edeyim...
-Sus konuşma, hala utanmadan izah ediyorsun.. cevap versene??!
-......??

Arena'da Uğur Dündar'ın fırın sahibine "bakın beyefendi tavanı yok buranın, pislik götürüyor burayı, bu böcekler nereden geliyor peki temizse?" diye sorduğunda "bu böcek nerden geliyor biliyor musunuz Uğur Bey siz eğitimli insanlarsınız bu böcek ülkemize ilk kez Afrika'dan muzun içinde geldi" diye cevap verdiği an.

Reha Muhtar: kaza nasıl oldu anlatır mısınız?
Mağdur (kaza sonrası yatakta yatmaktadır ) : kamyon karşı yoldan bizim taraf geçti ve kafadan çarptı.
RM: Peki o sırada ne düşündünüz?
Mağdur: Valla pek bir şey düşünemedik Reha Bey.
RM: Anlıyorum ama o sırada düşündüğünüz ilk şey neydi?
Mağdur: Bir şey düşünemedik, zaten çok kısa sürede oldu.
RM: yani efendim, o orta şeridi aşıp üstünüze gelirken, aklınıza ne geldi?
Mağdur: Hatırlamıyorum.
RM: Peki efendim.

Acun firarda programında, Acun'un yurtdışında bir barda önüne gelen kıza sarkıntılık yapıp yılışan bir tipi gösterip, "görüyorsunuz sayın seyirciler magandalık sadece Türklere özgü değil, Avrupa'da da magandalar var" demesi, ardından o kişinin gelip, "abi nasılsın? Ben de türküm" demesi.

Satanist hikâyelerin revaçta olduğu günlerde, abuk TV programlarının birinde, İzmir de satanist olduğunu iddia eden bir arkadaşla, röportaj yapan muhabir arasındaki diyalog:
Muhabir- peki siz gerçekten bakire kızları mı kurban ediyor sununuz?
Satanist- yok be abi, İzmir de bakire kız ne arar

26 Kasım 2006

Din Dersleri

Cocuklar kiyamet cuma gunu safak vaktinde olucaktir.
-Ama hocam nereye gore safak vakti? bizde safak vaktiyken diger tarafda gece oluyor..
-Numaran kacti senin?
-Ne oldu ki hocam?
-Cok guzel soru sordun 5 vericem..cevabini bilmiyorum cunku..

-Arapca bilenler el kaldirsin...(sadece 1 kisi el kaldirir...)
-Afferim kizim Ayseeeee... siz niye bilmiyonuz? Nasi dua ediyonuzzz???
-Hocam ben turkce dua ediyorum.
-Olmaazzz! Arapca edicen! Turkce kabul olmaaazzz!
-Niye hocam, Allah turkce bilmiyo mu?
-Haasaaaa! haaaassaaaaa!!!

-Cocuklar cuma namazi herkese açik olan bir yerde kilinir ...
-Hocam bizim ev herkese acik ,bizim evde niye kilmiyolar ?
-Olmaz oglum istedigin her zaman girebilecegin bir yer olmali.
-Hocam bizim eve istediginiz zaman gelebilirsiniz ama.
-Olum sizin ev genelev mi?

-Cocuklar simdi, ahiret gununde butun herkes tartilicak, sevaplari gunahlarindan fazla olanlar sirat koprusunden gecerek cennete ulasicak
-Hocam nasil bir sey o sirat koprusu
-Kil gibi ince kilic gibi keskin
-Eee nasil geciyoruz ki biz ordan hocam? Ayagimiz acir, duramayiz ustunde denge diye birsey var herkes cehenneme duser boyle hocam.
-Sevabi fazla olanlara o kopru boyle otoban gibi genis gelecek
-E hocam sevabi fazla olanlar gecicekse kildan kopruye otobana ne gerek var? allah sevabi cok olana gec desin gecsin, az olana cehenneme git desin gitsin, sanki itirazmi edicez
-Sus esek sipasi aklin ermez senin Allahin isine, tovbe summe hasa, tovbeee

- Bu evren, bu kuslar, bu bocekler cicekler, hepsi yuce rabbimizin bizlere birer armaganidir..kendi vucudunuza bir bakin..bu mukemmeliyeti baska kim yapabilirdi ki? mesela gozlerimiz..yuzumuzde yani ona en uygun yerde..Gozlerimiz diz kapaklarimizda olsaydi ne kadar cirkin olurdu degil mi?
- Itirazim vaaaaaaaar...
- Soyle cocugum!
- Eger gozlerimiz diz kapaklarimizda olsaydi degişen hicbirsey olmazdi, çunku herkesin gozleri diz kapaklarinda olurdu, o zaman da siz ''çocuklarim, gozlerimiz yuzumuzde olsaydi ne kadar cirkin olurdu" derdiniz, ben de itirazim vaaaar derdim..

- O derse aldigim kedi yavrusu sinifta gezerken hoca: kim soktu bu mendebur hayvani sinifa?
- Beeen. ama hocam o da alahin yarattigi bir varlik degil mi? yazik...
- ??? e tabi, o da allah-i teala'nin yarattigi bir mahluk. hem peygamber efendimiz de severmis. ay pek de sevimli kerata...

- Peygamberimiz Hazreti Muhammed salallahu aleyhi vesellem de iftarini hurma ile açarmis...
- Hocam, Mekke'de iskender kebap mı vardı ki?
- Sus! terbiyesiz, zindik, kâfir!....

- Cocuklarim eger dunya gunese 1 cm. yakin olsaydi her yer erir eger 1 cm uzak olsaydi her taraf donar ve yasayamazdik.... Allah'in oldugunu bundan anlayabiliriz.
- E iyi de hocam dunya gunese 18 ocakta yakinlasir 21 haziranda da uzaklasir...hem de 1 cm degil yaklasik 2 milyon kilometre...ee hic bir sey olmuyor...
- Iste bu da Allah'in bir mucizesidir evladim...otur..laubali ukala...

UMUT

Pers sultani iki adami olume mahkum etmis. Sultanin
atini ne kadar sevdigini bilen mahkumlardan bir tanesi
hayatini bagislarsa, bir yil icinde ata ucmayi
ogretebilecegini söylemis. Kendini dunyadaki tek ucan
ata binerken hayal eden sultan bunu kabul etmis. Diger
mahkum inanmayan gozlerle arkadasina bakmis ve
"Atlarin
ucamadigini biliyorsun. Nasil olup da boyle delice bir
fikirle cikabildin ortaya? Yalnizca kacinilmazi
geciktiriyorsun o kadar."Pek degil" demis birinci
mahkum. "Kendime dort ozgurluk sansi veriyorum:
Birincisi sultan bu yil olebilir. Ikincisi ben
olebilirim. Ucuncusu at olebilir. Ve dorduncusu...
belki ata ucmayi ogretebilirim..!"

Umutlarinizin hic tukenmemesi dilegiyle.. :)

Aylin Kotil 23 Mayıs 2004

Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama, yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım:

Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan İşinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın.

Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını...
Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden...

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona nokta.

Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini. Kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen Yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona.

Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını.

Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...

Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona.

Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret.

Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı...

Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.

Hayatı sorgulamayı öğret ona... Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.

Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret.

Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını.

Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.
Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı...

"İstemiyorum", "hayır" demeyi öğret ona, istediğinde ise "istiyorum" demeyi, Sevdiğinde ise "seni seviyorum" diyebilmeyi öğret ona.

Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...

Sorgusuz sevmeyi...

El yazısı ile notlar yazmayı...

Lafı dolandırmamayı...

Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.

Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını,

İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret...

Ama en çok da kendini sevmesini öğret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini... Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...

Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...

CAN DÜNDAR-31 Temmuz 2004

40 YAŞ ERKEĞİ

Kendimi ayırt etmeden söyleyeceğim:
Bazen erkek soyu midemi bulandırıyor.
"Kadın kokusu", taze ete susamış bir sırtlana dönüştürüyor bizi... Gözümüzü
kör ediyor; başımızı döndürüyor.
Amerikan başkanından hocasına, kör cahilinden okumuşuna, kılıbığından
"Taşfırın"ına kadar böyle bu...
Hele 40'ımızı geçmişsek...
Hele cüzdanımızı şişirmişsek...
Ve hele 40 yılı "boşa" geçirmişsek...
* * *
Sokağın çağrısını 40'larında işiten erkeğin "kaybolan yıllar" ağıtına,
"televole" özentisi bir aşermenin ağız şapırtısı eşlik ediyor.
Evet, "alem gezip eğleniyor". Sokakta onun karizmasına teslim olmaya hazır
"çıtırlar" fink atıyor.
O ise pijaması içinde "evi bekliyor".
Oysa -40'lıkların yaman teşhisiyle- "Hayat hızla geçiyor" ve "Böyle mi
öleceğiz?" sorusu beyni deşiyor.
Bu panik, yaşanmamış yılların hıncıyla sokağa döküyor 40 yaş erkeğini...
Altta kırmızı arabalar, belde zar zor giyilmiş kotlar, dilde demode
iltifatlar, cepte karaborsa Viagra'larla...
Hâlâ beğeniliyor olmanın vehmi, hala yapabiliyor olmanın hazzına karışıyor.
Tatmin edilen ego şiştikçe şişiyor. Nefis uyanınca göz, ne iş ne ev görüyor.
Bitap evliliklerin tozunu, sevgisiz ilişkiler alıyor.
Her dişlenen "taze et", yenileri davet ediyor.
Ev zulaları, günahların çetelesini tutuyor.
İhanet kol geziyor.
* * *
Kim bilir kaç erkek, gömlekteki bir ruj izi, cepte unutulmuş bir mektup ya
da ansızın gelen bir telefon mesajı yüzünden kan ter içinde hesap verdi,
çocukça boyun eğdi, beceriksizce yalan söyledi, öfkeyle terk etti, terk
edildi bugünlerde...
Kaçı, pişman gözler, yalvaran sözlerle geri döndü eşine, döndürdü eşini...
Kaçı, ertesi gün unuttu, "ebediyen" verdiği sözleri...
Kaçı, haber verenleri suçladı, yakalandığında...
Kaçı, yakalanana "enayi" dedi, haberi duyduğunda...
Ve kaç "kutsal kadın", aile denilen kumdan kalenin sınır boylarını bekledi,
kızarak, ağlayarak, utanarak, yine de diş bilediği kale reisini savunarak;
...ve göz yumarak... bazen sevgiden, çoğu kez çaresizlikten...
...aynı saatlerde erkek, bir kahvede, becerdiklerini anlatırken...
* * *
Yanlış anlaşılmasın:
Garipsediğim, 40 yaş erkeğinin kadını sevmesi değil; sevmemesi...
Ve şaşırtıcı olan, ihanet etmesi değil; ihanet ettiği hayatı aynen
sürdürmesi...
Yaşadığının bedelini ödemeye cesaret edememesi...
Harcına yalan kattığı kaleyi terk edememesi...
"Ben de karımın kaçamağını, ondan beklediğim tevekkülle karşılayabilirim"
diyememesi...
Hep kendine yontarak diktiği ikiyüzlü bir ahlak totemine her daim secde
etmesi...
Ne ihanet ettiği, ne ihaneti paylaştığı kadına karşı dürüst olabilmesi...
40'ında hala para karşılığı çiftleşmeyi, geceden kalma pudra izini banyoda
gizlice çitilemeyi, cep telefonunu her an patlayabilecek bir el bombası gibi
gizlemeyi kendine yedirebilmesi...
* * *
Kabul edelim:
Evlilik bitti!
Çağ yorgunu aile, ancak başka kadınların (ya da erkeklerin) kolunda
yürüyebiliyor.
Yalan, bir mecburiyetler rejimi sayılan evliliğin temellerini oyuyor. Ve
herkes her şeyi bilerek,
gönülsüzce boyun eğerek bu oyunu oynuyor.
Çare, eşlerin birbirinin hayatını yaşamaktan vazgeçip her hayatı, sahibinin
nefsine, iradesine, vicdanına, insafına terk etmesidir.
Sevgi varsa, aile ilelebet sürecektir.
Yoksa, böyle sürdürmek rezilliktir.
Yalansız yaşamayı özlemediniz mi?

Peki Bunnarı Bİliyor muydunuz?

Az ışıkta okumak gözlere zarar vermez. Ama gözlerinizin gereksiz yere
yorulmasını istemiyorsanız aydınlık yerde okuyun.
Yanlış dereceli gözlük gözleri bozmaz.Bilgisayarla çalışmak gözleri bozmaz
sadece yorar.
Dünyadaki ısı 1900 yılından itibaren 0.7 derece arttı.
600 tane bitki cinsi et yiyendir. (Camiraous)

Yunuslarin beyni insanlarinkinden daha büyüktür.
Arılar, sivrisinekler ve diğer ses çıkaran böcekler kanatlarıyla bu sesi
çıkarırlar.
insanlar ömrü boyunca 20 kilo toz yutarlar.
Shakespeare 23 Nisan 'da doğdu ve 23 Nisan 'da öldü.
Dünyada en çok kullanılan isim Muhammed 'dir.
Michael Jardan 'ın bir senede Nike reklamlarından kazandiği para,
Malaysia'daki Nike fabrikasinda çalisan tüm personelin aldığı senelik
maaştan daha fazladır.
amerikalılar hergün 1.6 milyondan fazla saat trafik sıkışıklığında zaman
kaybediyorlar.
Bir oyun ne önemi vardır. 1923 'de bir oy, Adolf Hitler 'i Nazi partisinin
liderliğine getirdi.
Amerika 'da sandviçlerin %50 'si öğle yemeklerinde, %28 'i ise akşam
yemeğinde yeniliyor.
Her insan günde ortalama 2 kilo çöp üretiyor
Kibrit kutusu kadar bir altın,bir tenis kortu büyüklüğüne kadar
inceltilebilir.
İnsan günde ortalama 80 ile 100 saç teli döker.
Altmış yaşında, insanlar tat alma duyularının %50'sini kaybederler.
El tırnakları, ayak tırnaklarından daha hızlı büyürler.
Gülmek için 17 adeleye ihtiyaç vardır. Surat asmak için ise 43 adeleye
ihtiyaç vardır.
İnsan vücudunda 600 'ü aşkın adele vardır.Beynin %85 'i sudur.
İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir.
Gözleri açık tutarak hapşırmak imkansızdır.
Bir insan yedi dakika içerisinde uykuya dalar.
Sıcak su soğuk sudan daha ağırdır.
Mexico City her sene 25 cm. kadar batıyor.
Peru 'da hiç umumi tuvalet yoktur.
Sağ elini kullanan insanlar, sol elini kullananlara göre ortalama dokuz yıl
daha fazla yaşıyorlar.
Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzu dolduracak kadar tükürük salgılar.
Telefonunuz 201 parçadan oluşur.
Yetişkin bir insan günde ortalama 23.000 kez nefes alır.
Amerikan halkının %49 'u hergün kişi başına 3.3 fincan kahve içiyor.
Sarışinların esmerlere göre daha fazla saçı vardır.
İnsanlar yaşamları boyunca altı filin ağırlığına eşit miktarda yiyecek
tüketiyorlar.
Döllenmeden doğuma kadar bir bebeğin ağırlığı beş milyon kat artıyor.
İnsan vücudu bir saniyede iki milyon kırmızı kan hücresi üretir.
Aynı parmak izi gibi, her insanın dil izide farklıdır.
Ortalama bir insan yılda 1.460 'in üzerinde rüya görür.
Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler.
Vücudumuzdaki kemiklerimizin dörtte biri ayaklarımızda bulunur.
Ampulü icat eden Thomas Edison karanlıktan korkardı.
Kürdan, Amerikalıların boğulmasına en fazla neden olan nesnedir.
İtalyan bayrağının tasarımını Napoleon Bonaparte yapmıştır.
Kağıt parçalar ilk kez Çin 'de kullanılmıştır.
Ketçap önceleri ilaç olarak kullanılıyordu.
Uzay yolculuğunda taşınacak her kilo için gerekli olan yakit miktarı 530
kg'dır.
Salatalık bir sebze değil, meyvedir.
Eski zamanlarda dinamit yapımında yerfıstığı kullanılırdı.
Dracula, tarih boyunca sinemaya en fazla uyarlanan hikayedir.
İnsanlar vücutlarinda 300 adet kemikle doğuyorlar ama yetişkin olduklarında
bu sayı 206 'ya düşüyor.
Ortalama olarak, Amerika'da günde üç adet cinsiyet değiştirme operasyonu
gerçekleşmektedir.
Eskimolar buzdolaplarını yiyeceklerin donmaması için kullanırlar.
Telefonun mucidi Alexander Graham Bell, karısı ve annesiyle hiçbir zaman
telefonda konuşamadı. Çünkü ikiside doğuştan sağırdı.
İnsan terinin bir santimetrekaresi 625 tane ter bezi içerir.
Hindistan 'da oyun kağıtları yuvarlaktır.
Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.

GÜZİN ABLA OLAYI AŞMIŞ

İzmir' den M.T. soruyor :
Ben 38 yaşında, kimya ögretmeni bir genç bayanım. Üç ay kadar önce kısmetim açıldı ve iyi niyetli bir gençle tanıştım. Geçen hafta da nişanlandık. Mutluluktan uçuyordum ki dün laboratuarda korkunç bir şey keşfettim. Nişanlımın bana aldığı yüzüğü denemek için civaya attım ve maalesef yüzdü. Halbuki saf altının özgül ağırlığı civanınkinden fazla, yüzüğün batması gerekirdi. Demek bana aldığı yüzük saf altın değil, öyleyse sevgisi de saf olamaz. Şimdi ben bu civayı nişanlımın yemeğine koyup bu işi bitirmeyi düşünüyorum, ne dersiniz?

İşte Güzin Abla' nın Cevabı :
Arşimet'in hayatına her yönüyle vakıf olduğunuz anlaşılıyor. Yalnız yüzey gerilimini hesaba katmamışsınız, civanın yüzey gerilimi suyunkinden çok daha fazladır, böylece kendinden ağır cisimleri de kaldırabilir, çünkü o cisim batarken ortaya çıkartacağı yüzey için harcaması gereken enerji, kendi potansiyel enerjisinden fazla olabilir. Ayrıca civanın saf olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar vermeyin derim.
İnsan bazen arkadaşlarına sevgili gibi davranıyor. Sahipleniyor, kıskanıyor, ama
gırtlağına çökmeden. Tatlı, tatlı flört ediyor ama sınırları aşmadan. Birlikte
gülmekten ölüyor, çok ama çok eğleniyor, dağıtıyor, yerlere düşüyor, günün
cılkını çıkartıyor, ama o arkadaş ya, sevgili değil ya, hiç sorun olmuyor. Her
şeyi konuşuyorlar, pek fazla sansür uygulamıyor, sürekli anlatıyorlar,
fazlasıyla ilgili oluyor; kulaklarını kocaman, kocaman açıp, dinliyorlar. En
önemlisi de, büyük bir coşkuyla sonsuza kadar yapılan işler üzerine
konuşabiliyorlar, çünkü iş paylaşılabiliyor, birlikte benzer işler üretiliyor.
Müthiş bir keyifle dedikodu yapabiliyor, hatta kendi karısını, kocasını,
sevgilisini bile çekiştirebiliyor. Arkadaşlık, bu açıdan insanın hayatını
keyifle idame ettirebilmesi için büyük bir avantaj oluyor

Ama insan sevgilisine her zaman arkadaş gibi davranamıyor. Bir kere eleştiriler,
haliyle bu kadar net dile getirilemiyor. Sevgiliyle bir arkadaşla konuşulduğu
gibi her zaman rahat da konuşulamıyor. Tehlikeli sularda dolaşmaktan kaçınmak
gerekiyor. Çünkü, sonuçlarını bedellerini ödemek gerekebilir, burnundan fitil,
fitil getirebilir, dikkatli olmakta fayda var, çünkü sevgililik onuru çok kolay
yaralanabiliyor

İnsan, sevgiliyken, evliyken çok daha hassaslaşıyor. En küçük şeye bile ''Bana
bunu nasıl yapar?'' oluyor. Oysa arkadaşının kaldırabileceği sınırlar çok daha
geniş. İnsan her zaman sevgiliyi dinlemek de istemiyor, bütün gün başka
insanları dinlemiş olduğundan yorulmuş oluyor, gına gelmiş oluyor. Ya da
karşındaki seni dinlemek istemiyor. Ortama bir sessizlik çöküyor, ''Tetiği ilk
kim çekecek?'' diye gergin bir bekleyişe giriliyor. Bir de tabii sevgiliyle ya
da eşinle sabahlara kadar gülünüp eğlenilemiyor. Kalabalık içinde işin içine
başkalarının ne düşüneceği girdiğinden gerilim artıyor, "biz"i düşünmekten,
''ben'' karambole gidiyor. Sevgiliyle başka bir koza yaratılıyor, o koza içine
giriliyor, hiç itirazım yok, o da güzel, ama ayrı kategorilerdeki ilişkiler gibi
sanki: Arkadaş olunca başka şeyler paylaşılıyor, sevgili ya da evli olunca başka
şeyler paylaşılıyor. En iyisi, en güzeli, ama en zoru da bu iki kategoriyi
birleştirebilmek galiba.

"Arkadaş-sevgili olabilmek."
Hem arkadaşın, hem sevgilin gibi olabileceğin biri, hem arkadaşlığı hem
sevgililiği paylaşabileceğin biriyle üretmek, gülmek, ağlamak, konuşmak,
çekiştirmek çok daha güzel geliyor. Kolay bir şeyden söz etmiyorum tabii.
Arkadaş gibi zamanı geldiğinde geri çekilebilmek, uygun düştüğünde de sevgili
gibi davranabilmek, bu iki rolü birbirine karıştırmadan oynayabilmek her baba
yiğidin harcı değil. Ama yapabilenler de yok değil. Yapabilenler Mutluluğu ve
güzellikleri yakalayabiliyorlar zaten.
Istiklal'in oralarda, 9-10 yaslarinda, buyuk olasilikla tinerci,iki çocukla konusuyor polis. Birisine sordu, "Nerede oturuyorsun sen, evin nerede senin?". Çocuk: "Evim filan yok, orada burada uyuyorum". Polis oburune dondu: "Peki sen?". Ikinci çocuk: "Komsuyuz!" :)

Az once is icabi Isparta'da bir musterimizi aradim. Telefonu açan kibar bayana ilgili kisinin mail adresini sordum. Hanimefendi gayet kibarca "Bizim burada internet çekmiyor" dedi.

Cuma aksami gecenin bir yarisi Arnavutkoy'de taksi ariyordum. Fakat etrafta bir tane bile yoktu. Arabasını park etmis yemek yiyen bir taksi soforu gordum. Adama yaklasip, "Abi musait misin?" dedim. O da, "Ehliyetin var mi?" diye sordu. Taksim'e kadar taksiyi ben kullandim, o pasa pasa yemegini yedi.

Bir arkadas anlatti. Geçenlerde Taksim'de yururken sikisinca McDonalds'in tuvaletine girmis. Tuvaletten sonra elini kolunu sallaya sallaya restorandan çikarken elemanlardan biri arkasyndan seslenmis: "Bir gun yemege de bekleriz..."

Izmirliler bilir, toplu tasimada Kentkart uygulamasi vardir. Karta para yuklersiniz, otobuslerde manyetik okuyucuya tutarsiniz ve okuyucu okuduguna dair sinyal sesi verir. Kentkart uygulamasinin ilk yili idi. Yasli ama çok tonton bir teyze elinde kentkartla otobuse bindi. Nedense karti soforun suratina dogru tuttu(Herhalde paso gibi gosterilecek zannetti). Sofor iki-uç saniyelik saskinlik periyodunu atlattiktan sonra, "Biiiiip!" dedi. Teyze bi sey olmamis gibi geçip soforun arkasina oturdu. Otobusteki herkes kahkahalarla gulerken bense soforun zekasina hayran olmustum.

Bir gun yolda giderken kaset satan bir dukkanin caminda aynen soyle bir yazi gormustum: "Arabalar icin cistakli muzik gelmistir."

Boylesine asiri guzelliklerle dolu bir ulkeyi ve insanlari sevmemek mümkün mü?

24 Kasım 2006

16 Kasım 2006

BEDAVA KANSER İLACI

Son yılarda ülkemizde kanser hastalıkları inanılmaz artmıştır. Minicik bebeklerden, 80 yaşındaki delikanlılara kadar binlerce insan bu hastalıkla mücadele etmektedir. Türkiye'de her yıl 150 bin adet yeni kişi bu canavara yakalanmaktadır. Tedavileri ve ekonomize maliyetleri KİŞİ BAŞINA 275.000 (ikiyüzyetmişbeşbin) US dolarıdır. Parasızlıktan ve bürokratik engeller nedeniyle binlerce insan tedavi olamamaktadır. Hastaları, hastanelerin ONKOLOJİ servislerinde ve kapılarında dinlerseniz, sorunların ne kadar büyük olduğunu görürsünüz. Bu konulara dikkat çekmek ve ilaç bulamayan hastalara yardımcı olabilmek için ekte sunduğumuz listedeki kanser ilaçlarını ve tıbbi malzemelerimizi ihtiyacı olan yoksul hastalara TAMAMEN PARASIZ vermek istiyoruz. Sevgili doktorlarımız hastalarınızı Vakfımıza veya www.losev.org.tr adresimize yönlendirirseniz mutlu oluruz. Tüm amacımız kanser hastalıkları oluşmadan önlenmektir.

Saygılarımızla,
Pediatrik Hematolog Dr. Üstün EZER
Yönetim Kurulu Başkanı
Herceptin 150 mg flk
Cancidas 50 mg flk
Cellcept 500 mg kps
Cisplatin 10 mg flk
Glivec 100 mg kps
Vepesid 50 mg kps
Lastet 25 mg tbUft kps
Eloxatin 50 mg flk
Eloxatin 100 mg flk
Leukeran 2 mg tb
Cisplatin 50 mg flk
Camptosar 100 mg flk
Megace 160 mg tb
PK Merz 100 mg tb
Cellcept 250 mg kaps
Clexane 2000 0.2 ml enj
Clexane 6000 0.5 ml enj
Clexane 4000 0.4 ml enj
Xeloda 100 mg tb
Marinol 5mg. tb
araya paste krem
Premium paste krem
Taxotera 20 mg flk
Avanstin 400 mg . flk
Lıtak 10 mg . Flk
Bıosorb Fibre 500 ml
Dansac solo 15- 60 mm, Drainable clear cut-to-fit hole
Dansac Duo soft 80 mm large, Drainable, opaque ring size 80mm
Dansac Duo Soft 80 cm, Wafer, ring size 80mm, cut-to-fit hole 15-70mm
Dansac Duo Soft Invent, Drainable, Clear ring size 80mm
Holister 38- 57 mm, Tandem Convex Skin Barrier with floating flange
Holister 10.2 x 10.2 cm, restore plus hydrocolloid dressing with tapered edge- sterile
Holister 51 -70mm, Tandem Pre-sized Skin Barrier with floating flange
Hollster 70MM, Tandem Opaque Dranable Pouch with Replaceable Filter
Serum, Dianeal 137, %1.36 glukozlu, 6000 ml.

08 Kasım 2006

Cennet

Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi.. Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar.. Adam çok susamıştı.. Biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular.. Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın.. Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu:
"Afedersiniz... burası neresi?" Kadın ona gülümsedi:
"Burasi Cennet, efendim" Adam bunun üzerine sevinçle "Harika...!!!" dedi
"Peki bana biraz su verebilir misiniz, gerçekten çok susadım.." Kadın cevap verdi:
"Tabii efendim, içeri girin... Içerde dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz..." Böylece adam köpeğine döndü, "Hadi oğlum içeri giriyoruz" diyerek kapıya yürüdü... Ama kadın onu birden durdurdu:
"Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez... Hayvanları içeri almıyoruz..." Bunun üzerine adam bir an durdu.. Düşündü.. Ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular... Bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda buldular ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı...
Adam sordu:
"Afedersiniz... Bana biraz su verebilir misiniz?" Dede "Içeri gel" dedi..
"Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir ceşme var..." Adam sordu:
"Peki arkadaşım da benimle gelip ordan içebilir mi?" Dede "Tabii..." dedi.. "çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın..."
Bunun üzerine adam kapıdan girdi... Biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu.. Adam çeşmeden köpek de oracıktaki kaseden doya doya içerek susuzluklarını giderdiler... Derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu:
"Su için çok teşekkür ederim... Peki burası neresi..?" Dede "Burası cennet" dedi.. Bunu duyan adam şaşırdı:
"Ama nasıl olur..? Az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da Cennet olduğunu söylediler..."
Dede "Şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?" dedi... "ama orası Cehennem.." Adam iyice şaşırmıştı:
"Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz..??" Dede gülümsedi:
"Kızmıyoruz... Çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları Cennet'ten uzak tutuyorlar...."

BAYRAM ŞEKERİ

Bayram sonrası Ahlak masası ekipleri 20 tane hayat kadınını suç üstü
yakalayarak gözaltına alır...
Diğer gün bütün bu kadınları Zührevi hastalıklar hastanesine
gönderirler...
Uzuun bir kuyruk oluşmuştur Hastane önünde...
bütün kadınlar sırasıyla işlemini yaptırmak üsere sırada beklerken ordan
yaşlı bir nine geçiverir...
çok yaşlı, ağzında hiç diş kalmamış, kambur bi nine... nine, kadınların
başında nöbet bekleyen polise :
"evladım, bütün bu gençleğ ne beklevlev buvda" diye sorar.. Polis de
utandığı için gerçeği söyleyemez ve kadına :
"Teyzeciğim bilirsin bugün bayram, akide şekeri dağıtıyolar" diye karşılık
verince nine sıraya geçerek
"aa..ne güzel, ben de bi tane yevim" deyince polis yaptığı hatanın
pişmanlığıyla hiç bişi söyleyememiş kadıncağıza...
bütün kadınların işlemi bitip sıra nineye geldiğinde işlemi yapan
başkomser nineyi görünce

"neee..teyze sen de mi???" diye sorunca nine de komsere :

"ne vav bunda şaşılacak evladım?? ısıvamazsak da yalıyoz.." demiş...
Bir Kahve Molası
22.07.2006- SAYI:28
ANNE HASRETİM

Seni öyle özledim ki!..

Şu bilmem kim tarafından icat edilen telefon bile dindirmiyor içimdeki hasreti. Gurbetin yağmurları, söndürmeye yetmiyor içimde büyüyen ateşi... Beni buralara yollarken, "Daha güçlü ol!" diyordun ya, sana kavuşunca öyle bir sarılacağım ki, gücüme şaşacaksın. Sevgimin gücünü sen de anlayacaksın.

Yılların yükünü çekmiş, yorgun ama dimdik omuzlarını özledim.

Dolaplarımı düzenlerken, eşyalarıma bakıp bakıp ağladığını duyuyorum. Yahut arkadaşlarımla konuşurken gözlerinin dolduğunu... İçim acıyor ama bilsen nasıl seviniyorum. Yokluğuma alışamamış olman, mest ediyor beni...

Puslu gözlüm, dert ortağım! İnan içim içimi yiyiyor, ya bitmezse gurbet geceleri, ya geçmezse hasret saatleri, ya vuslat ateşiyle bindiğim mavi tren getirmezse beni... Uzar da yollar kavuşamazsam sana, ya özlem alışkanlık olur da unutursan beni.

Ama beni unutmaman için hep dağınık bırakacağım odamı. Söylene söylene toplarken, yine gözyaşların ıslatacak eşyalarımı. Babam yine dalga geçecek, anlatacak bir bir ağladığını.

Arkadaşlarım çınlatacak odamın duvarlarını, hep anne kokan ilâhilerle... Güçlü ol demiştin ya, ben de yorganı çekmeden başıma hiç ama hiç ağlamayacağım. Ama sonra, Allah ne verdiyse...

Anneciğim! Gözyaşlarım söndüremez içimde yanan ateşi... Çünkü yokluğun, bilmem kaç nüfuslu şu kocaman şehirde kendini yapayalnız hissetmek gibi, imkânsız bir şeyi diz çöküp de Yaradan'dan dilemek gibi.. En azaplı günahlardan sonra sızlayan vicdanım gibi...

Gül kokulum, puslu gözlüm!

Sakın sensiz, sevgisiz ve duasız bırakma beni... Sevgilerle... Beş parmaktan biri...

07 Kasım 2006

Reddetmek için öneriler:)))

KADINLARIN ERKEKLERİ REDDETME BAHANELERİ:
10-Seni ağabeyim gibi severim.(Saz heyetinde 14. keman)
9-Aramızda bu kadar yaş farkı olmasaydı keşke. (Babam yaşındasın)
8-Seni düşünemiyorum. (Çirkinsin)
7-Hayatım şu anda karmakarışık. (eve gideceğiz ve eski erkek arkadaşım gelecek,olay çıkacak)
6-Bir başkasını seviyorum. (Evde kedimi okşar,pasta börek yerim)
5-Aynı işyerinde çalıştığım biriyle çıkamam. (Aslında sadece aynı güneş sisteminde olsak da seninle olmam)
4-Sorun senden değil,benden kaynaklanıyor. (sorun senden kaynaklanıyor)
3-Şu sıralar kariyerime konsantreyim.(iş yapmak bile seninle olmaktan daha ilginç)
2-Sözlüm var. (Seninle beraber olmaktansa her yalanı söylerim)
1-Arkadaş kalalım. (Benim yanımda ol da erkek arkadaşlarımın neler yaptıklarını anlatacak bir adamım olsun)


ERKEKLERİN KADINLARI REDDETME BAHANELERİ:
10-Seni kızkardeşim gibi severim(çirkinsin)
9-Aramızda bu kadar yaş farkı olmasaydı keşke (çirkinsin)
8-Seni düşünemiyorum (çirkinsin)
7-Hayatım şuanda karmakarışık (çirkinsin)
6-Bir başaksını seviyorum (çirkinsin)
5-Aynı işyerinde çalıştığım biriyle çıkamam (çirkinsin)
4-Sorun senden değil benden (çirkinsin)
3-Şu sıaralar kariyerime konsantreyim (çirkinsin)
2-Sözlüm var (çirkinsin)
1-Arkadaş kalalım (çok ama çok çirkinsin)

Faydalı Bİlgiler

EĞER UZAKTAN KUMANDALI ARAÇ ANAHTARINIZI ARACINIZDA KİLİTLİ UNUTURSANIZ:
Aracınızın yedek anahtarı başka birinde varsa, (aradaki mesafe ne
olursa olsun) o
kişiyi cep telefonunuzla arayın. Aracınızın kapısına 25-30 cm uzakta
cep telefonunuzu
tutun, karşı taraf da yedek anahtarın açma düğmesine cep telefonuna
yakın bir mesafede
tutarak) bassın. Kapınız açılacaktır. Bagaj için de geçerlidir.


GİZLİ PİL GÜCÜ:
Eğer cep telefonunuzun pili çok düşükse ve acil bir telefon bekliyor
iseniz; Nokialar,
rezerve pile sahiptir. *3370# tuşlarına basarak, telefonunuzu, rezerv
pille çalışır
hala getirebilirsiniz. Cihazınız pil seviyesinde % 50 artış gösterecek
ve telefonunuzu
şarj ettiğinizde, rezerv piliniz de tekrar dolacaktır.


ULUSLARARASI ACİL NUMARA: 112
Eğer telefonunuz kapsama alanı dışındaysa, cep telefonunuz var ancak
sim kartınız yok
ise ve acil bir durum var ise, telefonunuzdan 112 çevirin. Var olan herhangi bir
network bulunup, yardım isteyebilirsiniz. Daha enteresanı, tuş
takımınız kilitli olsa
dahi, 112 çevrilebilir.